06 Kasım 2006

me, myself and anyone



john, jane doe kardeşler olsun, anonymous’lar olsun bir maskenin ardından yazabiliyor olmamıza olanak sağlayan mekanizmalara çok şey borçluyuz.

şahsen ben anonim bir kimlikle değil de adım, soyadım ve profilimde fatoşop destekli bir vesikalık fotoğrafımla yazmış olsaydım emin ol bırak “hiçbir kıza sırf memeleri var diye aşık olmadım”demeyi, “bugün kadıköy’e gittim, arkadaşlarla buluşup tost yedik, sahilde taş sektirdik, dönüşte kızlara laf attık” gibi basit, sıradan bir cümle bile kuramazdım. gerçek yüzümle çıkmaya utandığımdan değil, bu çok kişisel olur diye. ama herhangi biri olarak, anonim bir kimlikle yazınca okuyucunun anlatıcıyı ve olayı benimsemesi anlatılan çok basit, boktan bir konu bile olsa daha kolay oluyor.

sonra bunları gerçek kimliğimle yazdığımı düşünsene; sözleşme imzalatmadan önce hakkımda yapacağı kısa bir aramanın sonuçlarına bakan işveren kaçık olduğumu düşünüp vazgeçecek, akşam yemeğine davet ettiğim şirketin en güzel kızı önce google’a bakacak, sonuçları görünce “özür dilerim anyone bey o saatteki helga berlin-bayan münich almanya kupası maçını izleyecektim babamla” deyip mazeretini bildirecek, interneti msn ve adult sitelerde sörf’ten ibaret sanmayan mahalledeki arkadaşlar olası bir çete liderliği pozisyonunu önermeden önce yaptıkları google araması sonucu o ciddi bakışlardan pek farkedilmeyen aşk-meşk hikayelerini okuyunca “light çıktı bu da, aşk meşk olaylarına girmiş olmaz bundan bize polat” deyip vazgeçecekler ve daha bunun gibi bir sürü saçmalık.

gerçi önceki aylarda burada olduğumu bilmelerini istemediğim eski dawa’larımdan sözetmiştim; yok kan davalı değil, hani memeleri olan, elleri, ayakları, güzel gözleriyle bakan; beni nadiren de olsa lirik kelimelerimle, ağlak hallerimle görmelerini istemezdim çünkü bilirsin kan kusunca kızılcık şerbeti diyoruz, sonunu görmediğimiz aşk’a bismillah demiyoruz ki yine bilirsin birbirimiz sevebileceğimizi bilmemiz yetmez başlamak için çünkü farklı dünyalardan gelmişizdir, o uçabiliyordur uçmak ister sana ise bir ağacın dibinde oturmak yetiyordur ve bunu görürsün ve sadece kendine söylersin ve oturup yazarsın sonra onları okursun tekrar okursun tekrar okursun. bu yetmez, başkalarına da anlatmak istersin, bir de bu yüzden yazarsın gizli kapaklı.

önceki mekanlar ve kahramanlar gibi günden güne ve anyone da güzel gözlü bir kıza, emma summer’a söylenemeyen sözlerin, kelimelerin başka bir yerde bir araya gelip başka formlarda dile gelmesi için doğmuştu ama emma summer’ın artık sadece közlenmiş bir hikayenin kahramanı olması bu gerekliliği de ortadan kaldırıyor.

bugün anyone’ın geldiği noktada hem artık buna gerek kalmaması, hem de başlangıç konsepti olan herhangi biri olmayı artık başaramadığını görmek ay sonuna kadar tuşlayacağı birkaç postluk birkaçyüzbin harften ve 365 günün sonunda bu defterin de bitmesi gerektiği anlamına geliyor. sözde anyone emma summer'ın yanısıra köşebaşındaki simitçi, işyerinin servis şoförü, okulda matematik öğretmeni, camide müezzin, sinemada ışıkçı, güvertede miço olup onların da hikayesini anlatacaktı ama bu yolda egonun tuzaklarına takılmadan yürümek de kolay değil.

anyone, draftta bekleyenleri yayınlamak ve geçmişte söz verdiği üzere son kez emma summer’ı anlatmak için ay sonuna kadar burada olacak. anyone’ın intiharından kimse sorumlu değildir, nitekim bu beklenen ve planlanan bir sondu.

24 yorum:

Adsız dedi ki...

ankara denince söyleyecek afili sözü bulunan birkaç blogger'dan biri olan sen "bu yolda EGOnun tuzaklarına takılmadan yürümek de kolay değil." deyince ben 3 harfi büyüttüm any1.
google ne tahir pekmezleri unuttu beh... bırak arasın eski dawa’lar.
ff de "yazarım yine" demişti. E hadi bakalım. Si yu.

Adsız dedi ki...

gittikten sonra herhangi biri ol.. ama anyone'ı unutma.

hem belki ayrılıklar da mutlu ediyordur bizi. bugün iki sevgili gördüm. biri otobüsteydi. el sallıyorlardı birbirlerine. gülümseyerek. belki de ayrılıyorlar diye mutlular dedim. öyle bir düşünce düşünce aklıma bunu dedim. sonra, belki de numara yapıyorlardır, aslında üzgündür bunlar dedim.

şimdi sen "ben gideceğim" dedin ya.. buna bir şey diyemedim. ama,

bitmişse bitmiştir.

iyi ol gidince e mi?
e.

gaia dedi ki...

belki başka bloglarda görüşmek üzere diyim ben o zaman şimdiden, özletmeyin kuzum kendinizi...

Adsız dedi ki...

Ona delice aşık olmuştum. Bu tutku arada sırada yara alsa da, devam etti. Sonra yoğun ilgi yavaş yavaş yerini hayal kırıklığına bıraktı.Ardından da aslında başka dünyaların, başka zihniyetlerin insanları olduğumuzu düşünmeye başladım.Tabii kolay olmadı durumu kabullenmek. Biten bir aşkta insan önce kandırıldığını düşünüyor. Sanki sevgili, olduğundan farklı görünerek beni aldatmıştı.

Önce kızgınlık, hayıflanma gibi duygular benliği sarıyor. Ama bir süre sonra gerçeği anladım: Bir... Ben onu nasıl görmek istiyorsam öyle görmüşüm. İki... O değişirken, aslında ben de değişmişim. O beni terk ederken, ben de onu geride bırakmış; başka ufuklara doğru yürümüşüm.Yine de bu durum onu sevgiyle anmama engel değil. Çünkü beğensem de, beğenmesem de; aynı fikirde olsam da, olmasam da, o beni zenginleştiren birisiydi...

Güray Onok dedi ki...

Bugüne kadar yazdıkların için teşekkürler. Yeniden görüşmek umuduyla. Sağlıcakla kal.

asdfgh dedi ki...

bu, bildiğim kadarıyla kapatacağın 2. defter olacak. mürekkebin bitmez nasıl olsa.. ben de teşekkür ederim paylaşımların için.
/merak etme, yok alınmak. çocukların küsmeleri çabuk sürer. mutlu kal./

Adsız dedi ki...

heidegger der ki
eninde sonunda, istesek de istemesek de birlikte yaşarız birileriyle ve bu birileriyle birlikte yaşama davası hepimizi herhangi biri yapar, yani anonim!ve biz herhangi bir anonim olabilmek için eksiliriz yaşarken.eksilmek daha çok üç konuda yoğunlaşmamızı sağlar: dedikodu , şüphe , kaypaklık..hay ağzın şeker şerbet yesin heydeger dedik mi hepimiz anyone!dedik :)
yani şu ki an-yo-ne-ler tükenmez..en nihayetinde hepimiz toplumun stoğunu oluşturmaya çalışan herhangibiryavru olarak ömrümüzü sürdürüyoruz.yazılarımızı emma summer, piero, oscar gibi fanilere hitap ederek yazıp belirtisiznesnelere gizliöznelere kurban ettiğimiz hayatlarımızı bir de bloglara taşıyıp taraftar topluyoruz..alkışlar gülücükler kuzucuklar vesaire..gerçekten olmayacağımızdan daha sevgi dolu ve hürmet hisleriyle iki büklüm olarak tuşlara veriştiriyoruz passpassivemisal.
hürmetler.

Adsız dedi ki...

ah yavrum, gene gel.

Adsız dedi ki...

"ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye,
çok şeyin adı küçük yazıldı;
silinmez anlar vardır,
karşı konmaz özlemler,
ben şimdi ne istediğimi de bilmeden artık
bağırıp duruyorum ya, şurda,
sen yaz sonu ilan eden güzel keten,
güneşten yırtılmış caz, sen!"

aylak adam dedi ki...

yazdıklarına katılmamak mümkün değil. mesela ben de ilk başlardaki yazılarımda olmasa da sonradan bir güzele yazmıştım brikaç şey. en azından ona ithafen olmasa bile içinde ona yazılan cümlelerin olduğu yazılar oldu. hal böyle olunca ve işin dha da kötüsü o bunu bilince iş içinden çıkılmaz bir hal aldı. ben de aynı hatayı bir kez daha tekrarlamadım. bir daha da olmaz zaten :)

deepness dedi ki...

Anyone; iğneleyici kelimelerin, zekice esprilerinle donattığın araştırmacı ve gözlemsel fikir ürünlerini, bu sayfalarda ister anonim ister hesap sahibi arkadaşlarla paylaşmış olman güzeldi. Biryerlerde olan herhangi biri, bugünlerde veya bir yıldan beri, diğerlerine değdi, iyi veya kötü faydası dokundu. Bir gün yine yazmaya başlayacağını tahmin ediyorum.

teyzenteyfik dedi ki...

hmmm... valla ayip olacak belki ama ben "dur daha karpuz kesecektik" diyecegim. yani daha yeni tanimistim ben bu blogu. ve pek hosuma gitmisti.

yolun acik olsun diyeyim.

Donna Quijote dedi ki...

bugün berlin duvari'nin yikilisinin 17. yil dönümüymüs. tam 17 yil. hesapladim tekrar, sanki yalan söylüyorlarmis gibi. dogruymus. daha dün gibi oysa.

seni ilk okudugum günü de cok net hatirliyorum. cok zaman gecmis üstünden.

umarim, yeniden bir yerlerde yazarsin, ve umarim, yolum gecer oralardan da.

TirtFahrettin dedi ki...

hay allah. insan ister istemez "elini attığını kurutan insan" gibi hissediyor kendisini.

geç gelen, iyi muhabbet çeviren ama "saat de geç oldu, kaçayım ben" diyip evi vakitsiz terkeden bir misafir gibisin benim için.

blues dedi ki...

sessizce okudum, derindi yazdiklariniz, bikac kere zilinize basip kactim, affetmistiniz sizde sanirim, simdi gidiyorsunuz...
yolunuz acik olsun

Sera dedi ki...

dönersin umarım...

QM dedi ki...

arada sirada okurdum, ama okudugumda keyifle ve merakla okurdum. yolun acik olsun, diyelim.

Ioakim Andronikos dedi ki...

"yolunu açık eylemiş" dilekler... bıraktığın "tad"a atıflar... takipçilerden "hoş bir el sallayış"...

mağden'in yazılarından sonra kimsenin kelimelerinden almamıştım bu tad'ı.

aslında "herhangi" birinin gidişi/kayboluşu/ ürkütücü, "bir daha asla rastlamama" ürkütücülüğü ile...

yazıların kalsın ve sürsün isterim.

gitme.

Suleyman Ve Ben dedi ki...

Merhaba anyone,

How will I learn Turkish if I don't have "anyone" as a Turkish teacher?

Cok tesekkur butun Turkce kelimeler icin :)

I know we will see you again...

2007'de Turkiye'de gorusmek uzere :)

Suleyman.

cumartesi dedi ki...

niye kimse 'gitme!' dememiş, anlamadım..

memed dedi ki...

Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. Yazıların durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. Oysa biz yazılarınsız da yaparız bilirsin. Ammavelakin “keşke” diğer tarafa doğru dönseydi bu dünya, arkası da şu kadar kavanoz olmasaydı. Başka bir kent de bulamayacaksın ilaveten. Yolunuz açık ola.

Adsız dedi ki...

blog adresleri isimleri olan bloggerlar var, sayfalarının sağ/sol üst köşelerinde resimleri olanlar var, allahım, onlara hayranım.
(fark edildiyse gitmelerden bahs etmedim)

Adsız dedi ki...

gitmelerden bahsetmeyen arkadaşın kötü bir anısı var galiba :(

Adsız dedi ki...

çoktandır yazmıyorsunuz devamını bekleriz