20 Eylül 2006

ve bazen de saat bok yönünde döner

dün bir, bugün iki; tanımadığım birileri bana saati sordu. biri sana saati sorarsa bu sana güvendiği anlamına gelir. öyle ya kim sümüklü, paspal, pespaye birine güvenip saati sorar ki? belki saati bile yoktur böylelerinin. aslına bakarsan benim de saatim yok. cep telefonu taşımaya başladıktan sonra saat taşımıyorum. oysa klasik casio marka siyah su geçirmez bir saat taşıdım yıllar boyunca. üstünde yazdığına göre 25 metreye kadar su geçirmezdi. özmichigan’da görüp görebileceğimiz tek su birikintisi büyük mavi leğene doldurduğumuz su olduğu için 25 metre fazla bile gelirdi. o zamanlar ‘ora’larda istisnasız herkes saatini trt’ye göre ayarlardı. o zamanlar sadece trt vardı ve akşam 8 haberleri başlamadan hemen önce saniyeleri diit diit diit diit diyerek selamlayan renkli mi renkli bir saat çıkardı ekrana, herkes ona bakıp ayarlardı saatini. arkadaş meclislerinde saat konusu geçtiğinde “ben trt’ye göre ayarladım” demek etrafındakilerin sesini kısması için yeterliydi. sonra özel kanallar çıktı, düzen bozuldu.

konuyu dağıtmayalım; güvenden söz ediyorduk. televizyon reklamlarında sinir bozucu bir şekilde “ver coşkuyu, ver coşkuyu diyerek yürüyen adam”ı pataklama isteğimizin her geçen saniye kabardığı bu günlerde bir yandan kendimize yeni ekmek kapıları ararken, bir yandan da işimizi devredeceğimiz adaylarla da görüşüyoruz, içimiz dışımız görüş-me oluyor. geçen gün yeni mezun bilgisayar mühendisi ve beden kütle endeksi biraz yükseklerde gezinen ve tecrübesizliği ve kendine güvensizliği her yerinden okunan aday programcı adayı genç kız’da işi kabul etmek için iki ay birlikte çalışma şartını öne sürünce her ne kadar çekici biri olmasak da güven verici bir yüz ifademiz olduğuna kendimizi inandırdık(güven verici bir yüz = +1 puan).

eldeki veriler: yakışıklı olmasak da güven veriyoruz, bu bir teselli olabilir. öte yandan al pacino’da yakışıklı değil ama adamda bir karizma var o biçim. hatta biraz ileri gidersek aynı şeyleri george clooney için de söyleyebiliriz. onlarda eksik olan –tip- mr. little brad pitt’te var(bu mr. little’ın da ilginç bir hikayesi var. bilmeyenler bilenlere sorsun), brad pit’te olmayan –karizma, ruh- da onlarda var. zaten bu iki özelliği tek bir kişide bulmak mümkün değildir. “hem tipim düzgün, hem karizmatiğim” diyen biri paris hilton’un bir senelik seks orucu kadar inandırıcıdır benim için.


elbette tezimizi güçlendirmek için
kral pacino'nun kral pozlarından
birini koymayacaktık buraya.

hatırlayalım; “yakışıklı biri değilim ama aşkın ne olduğunu biliyorum” demişti forrest gump. bu soruyu bir zonta’ya sorduğumuzda “yakışıklı değilim ama bok gibi param var” cevabını alırız. benim cevabım “yakışıklı biri değilim ama yine de yerinde olsam bana evlenme teklif ederdim. ne kaçırdığını bilmiyorsun” olurdu. oha lan sana demiyorum bıyıklı, git işine. evet, birlikte çok şey yaparız, seni kucağıma alır birlikte dere geçeriz. ve daha pek çok şey. %100 satisfaction guaranty anlayacağın. hoşça kal derken bıyık altından gülüyor, esenlikler diliyorum.

günün şarkısı: perudan adam çıkmaz / orçun kunek
günün duası: Allah düşmanımı 1024 k adsl’den sonra 24 k dial-up ile terbiye etmesin. amin.

9 yorum:

Sera dedi ki...

-günün şarkısını sevdim :p
-hem tip hem karizma sorusunun cevabı blogumdaki linklerden birinde var.
-ben hala saatimi trt 2 ye göre ayarlarım. gerçi en son ntv ye göre ayarlamıştım. neden bilmem.

Adsız dedi ki...

anladım ben seni sera. johhny depp'i diyorsun. ama o da dörtgöz naber;)

bu arada istatistiklere göre bu sözde hem yağışıglı hem karizmatik kişinin ismini johny deep olarak yazanların oranı %29, johnny deep olarak yazanların oranı %53 gibi ezici bir oran. ismini doğru yazanların oranı ise sadece %1,4'te kalmış. bilgin olsun diye söylüyorum.

ve madem beğendin, günün şarkısı bundan sonra bizim şarkımız olsun;)

asdfgh dedi ki...

jella'nın, sosyomat'ta tanıtım fotoğrafın için yazdığı şey aklıma geldi.
seni böyle de seviyoruz anyone ve kral pacino ile birlikte kömür deposuna blog yazmaya gönderiyoruz (:

zynp dedi ki...

sana hafiften kıl olmaya başladım..

anyone dedi ki...

teşekkürler indis başak luinwe. ama eve doğalgaz geldi, eskisi gibi kömür deposuna inmiyorum artık;)

ve azey. neden bana hafiften kıl olmaya başladın? ne yapmışım yine;)
profildeki küçük kız çocuğunun bakışları ve yorumunun sonundaki iki noktayı görünce de iyice tedirgin oldum bak!

silgi dedi ki...

forrest, "i'm not a smart man jenny, but i know what love is." diyordu mr. anyone, uydurmayalım.

anyone dedi ki...

offfff, scandal! fiasco.

cümle aleme rezil oldum. ama filmi izlerken -ki ilk kez vcd'den türkçe dublajlı izlemiştim- öyle duyduğuma eminim. ama zaten smart ve know kelimeleri olması gereken yerdeler.

yaptığım yanlışlık için çok utandım;((

uyarın için teşekkürler silgi, ve cinema paradiso'daki forrest gump repliğini de düzeltmem gerekecek.

gaia dedi ki...

geçenlerde sait faik'in aynı konudan bahsettiği hikayesini okumuştum, yok yok al pacino de'il, neden insanlar bana sorarlar saati, yolu diye takmış da kafasına...

anyone dedi ki...

aşalım bencilkirpi de ibrenin gösterdiği, göstereceği herhangi bir yön kaderimize çıkıyor, aşamayız, kaçamayız. aşarmıyız sence?

al pacino olmaz elbette sn. gaia, olsa olsa kalem bıyıklarıyla errol flyn olur veya uzun pardesüsü ve hiç bir zaman başından çıkarmadığı ilginç şapkasıyla humphrey bogart olur, sait faik zamanında olsa olsa kendini bunlarla kıyaslardı.

bir de bilebileceğiniz üzere tanpınar'ın saatleri ayarlama enstitüsü vardır ki tüm zamanların en iyi türkçe eserlerinin başlıcalarından biri sayılması boşuna değildir. orada da insanlar memleketin tüm saatlerinin aynı zamanı göstermesi gibi beyhude bir çaba içerisine girmişlerdir. saati geri veya ileride olanlardan para istemelerine çok gülmüştüm. gerçi romanın tümünde kolaylıkla farkedilmeyen bir ince alay vardır. aynı şeyi bugün yapmaya kalksa birileri nasıl olurdu acaba? ama pek işe yaramazdı baksana daha kırmızı ışıkta geçme olayını bir düzene sokamadık. uzattıkça uzattım ben de, ayıp ettim;)