18 Eylül 2006

pisboğaz

bir kaç sene önceydi; henüz kadıköy'deki balık ekmek tekneleri iki iskele arasına kızarmış balık kokusu yaymaya devam ediyordu.

alternatif istanbul'u ve salaş mekanlarını anlatacağız diye yola birlikte çıktığımız ezgi ve okuldan arkadaşı linda'yla buluşup boğaz sularının dövdüğü teknede sallana sallana söylene söylene ekmek arası balıklarımızı yemiştik.

o gün teknede alternatif istanbul sitesinin nasıl bir şey olacağının yanı sıra o an tanık olduğumuz üzere tekne sahiplerinin kötü muamelesi, küfürbaz olmaları ve gazetelerde okuduğumuz kadarıyla kadıköy'deki balık ekmek teknelerini kaldıracakları hakkında konuştuğumuzu hayal meyal hatırlıyorum.

ve nedendir bilmem o günden beri böyle bir pisboğazlık yapmamıştım.

ta ki birkaç gün önceki eminönü ziyaretinden dönüşte artık benim için bir klasik olduğu üzere vapuru 2-3 dakika farkla kaçırıp beklerken bir şeyler yemek isteyip kıyıya yanaşmış bir şekilde sağa sola sallanan tekneleri görünceye kadar.


hadi dalgalı denizde vapurla birlikte miço'nun da
yalpalamasını anlıyoruz da

gelişigüzel hazırlanıp apartopar elime tutuşturulan yarım ekmek balığı şalgam suyu eşliğinde yemeye çalışırken ağzıma sivri uçlu bir şeylerin battığını ve yemekte olduğum şeyin kılçıklı yarım ekmek balık olduğunu fark ettiğimde de bunun aslında onların kılçıklı olduğunu bilmesi gereken benim mi yoksa kılçıkları ayıklayıp vermesi gereken balıkçıların mı suçu olduğundan emin olamadım.


bu 'abi'ye ne oluyor? her an denize düşecekmiş gibiydi.

kılçıkları küçücük masada bıraktıktan sonra ayağa kalkıp 5 dakika sonra kalkacak vapura doğru ilerlerken genelde soğan sarımsaklı şeyler yemeyen benim soğan kokan bir nefesle yolun kalanında tanıdık bir arkadaşa rastlamaması için temennide bulunurken bir yandan da ölüm denen şeyin anlık olmadığını, geçmişe dair hatırladıklarımızın sayısı artıkça ölüme de bir miktar daha yaklaştığımızı fark ettim, çoğu hayal kırıklıklarından, umutsuz beklemelerden, sorgulamalardan ibaret renksiz, tatsız, tuzsuz geçen zamanlarıma hayıflandım.

7 yorum:

ah benim yarim, aklım dedi ki...

pisboğaz.

denizTemiz/Turmepa 444 67 67

totipoti dedi ki...

o teknelerde balık yerine martı satılıyor ekmek arasında diye bir şehir efsanesi vardır...
iskelenin yanındaki büfelerdeki tavuk döner için de aynı komplo teorisi söz konusudur ayrıca ;)

totipoti dedi ki...

o teknelerde balık yerine martı satılıyor ekmek arasında diye bir şehir efsanesi vardır...
iskelenin yanındaki büfelerdeki tavuk döner için de aynı komplo teorisi söz konusudur ayrıca ;)
aynı komplo teorisi söz konusudur ayrıca ;)

gaia dedi ki...

elmayı yemeye başlıyorsun, ne zaman yenmiş sayılır? son lokma bittiğinde mi? ilk lokmaya ısırdığında başlayana bi'süreç mi? ilk ısırıktan sonra elma hala elma mı? diye sormuşlardı bi' yerde...

aman onu boşver de ben de kaç sefer o kılçık olayından dolayı yiyemedim, hem balık ekmeksiz yensin canım:)

zynp dedi ki...

BİRDAHA MI ASLA !!

anyone dedi ki...

balık ekmek yediğim yer tarihi eminönü balıkçısıydı. bir mekan isminde tarihi diye bir ibare geçiyorsa nedense güvenebileceğimi düşünüyorum. ve kemik falan değil, bildiğin kılçıktı arta kalanlar. ve taze gibiydi tadı totipoti. ne bileyim yedim işte.

kılçık engel oluyorsa kadıköy'de sahilde değil de, mephisto'nun oralardaki bir ara sokakta küçük bir dükkanda balık ekmek yapan bir yer görmüştüm sn. gaia. favori mekanlarınızdan çiyaya yakın bir yer. tavsiye ederim;)

linda dedi ki...

merhaba.ben linda. o gunu bana hatırlattı bu rada yazdıkların. :) komık bır gundu cıdden. benı de unutmamıs olman super. alternatif istanbul devam edıyor ... artık balıkcılar yok. evet klasıkler ama bu kadar da kalıtesız olmamalılar dımı.

bu arada ıstanbulu cok ozlemıs olmamaın verıdıgı duygularla o gecırdıgımız benım cenemın dusmesıyle dolu gunu bır daha yad edıyorum. sevgiler Linda :)