14 Ağustos 2006

what's goin' on bloglar alemi

daha dün, henüz kısa pantolonlarımız, yeni yeni terlemeye yüz tutmuş bıyıklarımızla msn messenger'den kestirmeden ulaştığımız msn space'lerimizde yazar, çizer, dolanırken nasıl da bir heyecan kaplamıştı içimizi. sonra o heyecan büyüyüp, büyüyüp ve büyüyüp, büyüyüp, büyüyüp fotoğraf albümü olarak kullanılsa daha işlevsel olacak msn space'e sığamaz olunca, ani bir kararla mekan değiştirmiştik.

artık

şimdi blogger olduk,
blogrolları doldurduk,
sevinçliyiz hepimiz,
yaşasın blogumuz.

şarkısını biz de söylüyorduk.

fakat bir kere kader ağlarımızı örmeye görsündü; bu sevinç uzun sürmemiş ve bir süre sonra bilinçaltımızın kapılarının zilini çalıp kaçan, rahatsız eden ne? kim? olduğunu anlayamadığımız birşeyler peydah olmuştu.

zamanında taksicilerle ilgili sözlerine kendimizce kızdığımız(bkz: fare dağa kızmış, dağın haberi olmamış) ve sonra buralardaki pek çok kişiden samimi olduğuna kanaat getirdiğimiz bu alemlerin piri mtlda hanım(umarız bu sözlerimize kızmaz) da "internet çok pis kokuyor. bloglarda herkes birbirine yavşıyor, herkes birbiriyle sevişiyor" deyip bir süre uzaklaşınca "neler oluyor, kim kiminle sevişiyor, bizim niye haberimiz yok, dördüncü lazım mı? okey'e yani" dedik, neler olup bittiğini anlamak için de her zamankinden biraz fazla göz, kulak kabarttık ortalığa ve anladık ki hakikaten öyleymiş, hepimiz aynı yolun yolcusuymuşuz, tribünlere oynuyormuşuz, bir alkış, bir alkış bekliyormuşuz. yazdıkça yazmışız, yazdıkça azmışız, kelimelerimizin sırtına basıp yukarılara çıkmışız, ama sonra bir gün birden aşağıya bakmışız ki, yediğimiz naneleri görmüşüz; meğer artık kendimiz için yazmayı unutmuşuz, başkaları ne der diye kelimelerimizin sivri uçlarını törpülemişiz, aldığımız hit, commentlarımız kadar olmuşuz, konuşmuşuz, birbirimizi habire yalamışız durmuşuz.


hani dirseğimizi yalamamız imkansızdı?

herkese açık mekanlarımıza gizlediğimiz yüzümüzle yoruma açık yazılar yazmış, fotoğraflar koymuşuz ve sonra biri beğenmeyip bir kaç laf ettiğinde de gak ve guk diyerek avukatlarımıza talimatlar vermişiz. sonra bu tartışmaya okuyucu olarak katılmış ve yorumlarımızda bahse konu olan yazıyı okumadan, yazanın kim olduğunu bilmeden ağzımıza geleni söylemişiz. sonra saygı göstermek ve kayıtsız kalmak arasındaki farkı bilmemişiz ve kimse sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorunda demişiz.

hadi ya?

tamam, burda duralım. that's enough. stop.

buraya kadar pek çooooook kişinin tepkisini çekme ve hatta "lütfen sağ taraftan ismimin olduğu linki siler misiniz?" diyecek birilerinin de çıkabilecek olma ihtimalini de gözönüne alarak geldik. şimdilik bu kadar yeter, uzatıp daha fazla tepki çekmeyelim. hem bana ne tüm bunlardan. beğenmiyorsam çeker giderim buralardan, kalbim kadar beyaz(kalbimiz kırmızı değil miydi?) harita metod defterine yazarım bundan sonra. anyway, relax, be quiet, change topic.

ya o değil de bu aralar dünyayı burnum veya yere paralel başka bir organımla(arak: cem yılmaz/bir tat bir doku) anlatmak şeklinde bir projem var, sponsor bulursam hayata geçireceğim. isteyen okur, istemeyen okumaz. gerçi o zaman da içerik ve görsel materyaller nedeniyle 18+ olacak, şimdiden uyarayım.

yazıyı yazıp publish butonuna tıkladığımda söyleyeceklerim bitmiştir. bir süredir dikkatli gözlerden kaçmadığı üzere falanca kişi: diye başlayarak her yorum yazana cevap vermiyorum, bundan sonra da sonunda ? işareti olan cümleler kuranlara, konuyu başka mecralara çekebilecek, yeni açılımlar getirebileceklere veya günümdeysem, sağ tarafımdan kalkmışsam herkese karşılık vereceğim(silenzio haklıymış; mr. anyone dahil her yoruma @falanca diyerek karşılık verenlerin hepsi şovmenmiş).
bu, yazdıklarımla -gerçekten- ilgilenen birileri olduğunda ve bunu belli ettiğinde hoşuma gitmediği anlamına gelmiyor. yorumlar samimi olduktan sonra "bok gibi yazıyorsun, üstelik oraya koyduğun fotoğraf çok çirkin" şeklinde yorumlar dahil her türlü yoruma da açıktır yazdıklarım. yine de yazar/okur arasındaki ilişkiyi ısrarla devam ettirmek ve hatta daha üst katmanlara taşımak istersen profilden görebileceğin mail/msn adreslerinden ulaşabilir, ilan-ı aşk edebilirsin bana.
aşkım çok öpüyorum seni.

[not(18 ağustos): bu postu okuyanlar bunu da okudular. böylece puzzle'ın eksik parçaları da tamamlanmış oldu.]

14 yorum:

Norbara dedi ki...

Neden ki bu kızgınlık ve tepki ? ironi ve küçük puzzle 'ları her yere saçmayı bırakıp direk olarak anlatsan belki daha iyi olacaktır ;

sad dedi ki...

kimse ne bok yediğini bilmiyor...neden senden bi bok olmaz derler onuda bilmem .. gecen bende cemkiriverdim boyle .. blog mlog diyerekten .. ne yapıyorsnuzu ne ediyorsunuz insan olun insan blogunuzn hakkını verin turunden bişiiler dedim ..

sonra gaykedi diye sahsına munhasır hem gay hemde kedisever bi kişilik sen ne diyorsun ya deyi cemkirverdi ..

işte o zaman dedim kimle muattap olmadıgnın bilmeden muattap olmaya calısıveriyor blogırlar herkeste bir iletişim cabası tıpkı benim su anda yaptıgım gibi .. bir insancıl bir insancıllarki sorma ..
...

ne yaparlarsa yapsınlar can sıkıntısı her daim var .. yalnızlık hala sidikli kontes ..

Adsız dedi ki...

anyone merhaba,
cevap yazasınız diye yazmıyorum inanın..
Hatta belki artık isme bakıp okumaya değer de bulmayabilirsiniz..
Fakat blog kavramını çok genel bir tanım altında eleştirmişsiniz ve bu insafa sığmaz..

Ben blog kavramıyla Mustafa Akyol bey sayesinde tanıştım..
Daha önce tartışma forumumuz vardı ve kapandı..
Orada devam ederken değişik arkadaşlar blog sahibi oldular ve bunların çoğu yorum bloğuydu..
Yani günce(diary) değil!!

Ama bir tür açık günlük yazan,sıkıntısını paylaşan,şiirlerinin okunmasını isteyen,yaptığı yemekleri resimleyip birçok kişiye aktaran insanlar, sevdiği şarkıları paylaşan yada sizin iddia ettiğiniz şekilde sevişen(!) insanlar blog sahibi olmuşlar..

Bunu yadırgamak ve bir standardizasyona gitmek ne derece doğrudur ki???

Kimisi politika tartışmak, kimisi şiir okumak, kimisi susmak istiyorsa bundan bize ne..
Bir "tık" yeterlidir ekranınızdan göndermek için ..

[(çok mu gıcığım:)]

saygılarımla..

passive dedi ki...

pek muhterem enivan ,
blog yapılan yemekleri resimleyip anlatmak , kedilerin patilerini göstermek evin neresine pislediklerini duyurmak,sevgilinizle yaptığınız şımarıklıkları anlatmak içindir..daha fazlasını yaparsan ki sakın yapma ,dgm ye kadar varır bunun sonu (hoş dgm ler bile kapanmıştı değil mi ama olsun blog suçu çok fena çoook)
ki düşünsene sen yüce insanların blogları hakkında onları sevmediğini kötü bulduğunu anlatmışsın ne büyük talihsizlik cıkcıkcık,bi de herşeyi ciddiye alıyorsun utanmadan sen kimsin yahu bas tuşa sussun hepsi dimi .. o kadar kolay değil işte ...blog spam ları olur ya hani yabancılar yapar genelde gel benim blogu da gör falan derler..işte rahatsız olduğumuz tipler türkblogspamıydı...
ama millet birbirini çok seviyomuş canım ülkem yıkılmaz bunlar sayesinde muhteşem duyarlı vatandaşlar ben hepsini takdir ettim önümü ilikledim o kadar yane..

passive dedi ki...

haa bi de eleştiriyi pek seven bu insan yavruları başbakanın kedili keneli karşkatürlerine güler , can yücel e aziz nesin e aşıktırlar falan edebiyatları da bunların acayip iyidir..en iyi bildikleri yazın türü "yalakalık tarihi" dir..onlar için eleştiri diye de bi yazın türü olamaz son tahlilde

Nes london-ist dedi ki...

her blog sahibine aittir,istediği gibi at koşturmakta serbesttir, ister okur yorum bırakırsın, ister okur yorum bırakmaz ama gizliden okumaya devam edersin,istersen hiçç yanına uğramazsın,gazete yazıları gibi, tv programları gibi,yani paşa gönlün bilir.Ben seni seviyorum da okuyorum,bazı yazıların bok mu,evet, bkz 8 ağustos tarihli post :).Ama hiçkimseyi ayak fotosu koyuyor,sevgilisiyle yaptıklarını anlatıyor,yemeklerini resimliyor (ki ben onlara bayılıyor ve acıkıyorum), gay alemlerinde dansediyor diye suclayamaz ,sınıflara koyamazsın.Blogcular alemi ortak genelgesi ve yemini yoktur.Bırakın burda demokrasi ve özgürlük olsun bari.Ben de seni öpüyorum aşkım.Muck.

Unknown dedi ki...

Ne yediğini ne içtiğini yazan bloglardan bende sıkıldım.Bugünlerde öyle bir trend var sanırım.
Poliyannacılık oynayan,hiç büyümeyen,küçük kız bloglarından da tiksinti geldiği için o bloglara da artık girmiyorum.
Zaten bunlar çemkirmeye,kızılıp bozulmaya ,kafa ütülemeye -hadi Can Babaya selam çakalım-kafa sikmeyede gelmez boşverrrrrr!
Küçük manifestoları destekliyorum umarım işe yarar.
(Ayy ne terbiyesiz kızzzzz!)

anyone dedi ki...

sanırım kısmen yanlış anlaşıldım.

elbette isteyen istediğini yazabilmeli -ki yazabiliyor da-.

blogger'ın yapısı gereği bloglar -şimdilik- halka ve yoruma açık. kimseyi engelleyemiyorsunuz. yazdıklarınızı herhangi biri okuyabilir olumlu/olumsuz , iyi/kötü bir şeyler yazabilir, beğenip, beğenmediğini belirtebilir.

eleştiri kültürümüz gelişmediği için eleştiriden sadece pohpohlanmayı anlıyoruz. okurken, eleştirirken bir şeyi sevmediğimizi, benimsemediğimizi belirtemeyeceksek sadece sevdiklerimiz, benimsediklerimizden sözetmemiz ne kadar inandırıcı olabilir ki?

ilgimi çeken mekanlar keşfettikçe takip listeme ekleyip okuyorum, ilgimi çekmiyorsa da uğramıyorum. zaten bahse konu olan yazıları da msn listemdeki bir blogger'la bir msn conversation'u sırasında bana okumam için önermesi nedeniyle okumuştum.

orada dikkatimi çeken ve dürüst olmak gerekirse canımı sıkan şuydu ki; yorum yazanların büyük bir bölümü, bahse konu olan yazıyı okumadığı halde tartışmaya bir şekilde katılmış, saydırmış, konu özgürlüklere, demokrasiye gelmiş falan, filan. bak işte bu da ironidir.

o an aklıma red kit çizgiromanlarında gördüğüm "önce asalım, sonra yargılarız" diyenler geldi nedense. ve benim orada gördüğüm fotoğraf; mirc kültürüyle linç kültürü birleşmiş, ortaya yeni türden bir komunite çıkmış fotoğrafıydı.

baktığımda gördüğüm buydu, görmeye ve anlamaya çalışmaya devam edeceğim.

saygı, sevgi, vs.

Adsız dedi ki...

passive merhaba,
haa bi de eleştiriyi pek seven bu insan yavruları başbakanın kedili keneli karşkatürlerine güler ,
Sana da güldüm biliyor musun:))
Pakize Suda yı hatırlattın..

en iyi bildikleri yazın türü "yalakalık tarihi" dir..onlar için eleştiri diye de bi yazın türü olamaz son tahlilde

Bloğunuza baktım da,
pek bir farklı(!!)
Eşsiz (!)
Bizlere örnek olacak kadar özgün:)))
Buralara da bekleriz ...

http://eteraz.wordpress.com/2006/08/14/iranian-president-ahmedinejad-has-a-blog/


http://avari.blogs.com/weblog/

http://sigcarlfred.blogspot.com/2006/03/priest-and-rabbi-are-flying-in-plane.html

http://gelenek.wordpress.com/

passive dedi ki...

seffgili ecce
cümle sonlarındaki parantez içi ünlemleri tam olarak bir noktalama işareti görevinde olmayıp bir duyguyu anlatmış olmakta ki ben sizin pek bi mutlu olduğunuz sonucunu çıkarttım kötü şeyler girmez benim kalbimee o kadar da hümanistim yani maslow kim ola benim yanımda..ben artık ahmedi necaddan gayrı blog okumuycam :P
hem tatilim bitiyor eğlence dalga da bir yere kadar di mi ama
öyle öyle

ferhat can dedi ki...

-kameralara oynuyorsun.
-canlı yayında böylesin eve gidince değişiyorsun.
-oynama kardeşim oynama !

güzel polemik olacakmış isim vermemişsin. ben çoğunu anladım gerçi ya :)

jelatin dedi ki...

Eleştiri yazmak zordur, iki ucu boklu değnek, sırat köprüsü, Seymen Ağa'nın balıklama daldığı bir mayın tarlası, bunun gibi şu an aklıma gelmeyen zeka gerektiren bir dolu ince iş, güzel kelime...

"Bok gibi yazıyorsun, üstelik oraya koyduğun fotoğraf çok çirkin." şeklinde bir yorum hakarettir, eleştiri değil. Başbakan kafalı, ipliklere dolanmış bir kedi ya da kelime oyunlarıyla yüreğimizin yağını eriten bir Perihan Mağden yazısı zeka pırıltıları içerirken, klavyesine abanıp komik olmaya çalışmak / olamamak / ucunu kaçırmak ne açıksözlülüktür, ne kimselerden korkmazcılık ne de cengaverlik...

Kendine gelen kaka yorumları silip, "şöyle tatlısın, böyle muhteşemsin, oha bu yaşta zeka" yorumlarını sergiledikten sonra "Herkes birbirine yavşıyoaa!" diye şikeyet etmek hangi samimiyetin habercisidir?

Ne dediğini bilen, objektif ve dozunda eleştiriler buyursunlar efendim, yazsınlar, cevaplayalım. Cevaplamadık mı zamanında? Ama Ebru Gündeş fanları gibi kin kusmak, ı ıh, olmuyor. Bana zeka pırıltılarınla gel, zeka pırıltılarınla dedirtiyor insana... Ucuz köşe yazılarını andırıyorlar.

Sıradaki.

Unknown dedi ki...

:)

deniz dedi ki...

aydınlandım
teşekkürler