dün akşam taksiye binip emniyet kemerini bağlamadığımı farkedip takmak için hareketlendiğimde "korkma bir şey olmaz" dedi şoför. "yok ben korkarım" diye yanıtlayıp ve içimden de 'o kadar bağırsakları dışarıya fırlamış kanlı ceset senin de posta kutuna düşse sende korkardın' diyerek bağladım kemeri. kurallara uyalım, uymayanları uyaralım. korkuyor muyum? hayır. tedbirli miyim? evet.
amaçsızca uzun bir caddede, sözgelimi istiklal'de yürüyorken aniden "tamam yeter yürüdüğün" deyip geri dönmek istediğimde çevremdekilerin kararsız biri olduğumu düşünmelerini istemediğimden o anda sağımda veya solumda açık olan ilk mekana -tuhafiye, sinema, kasap, kadınlar için iç çamaşırı satan bir yer ne varsa artık- girip çıktıktan sonra geri dönüyorum. paranoyak mıyım? evet.
bir yerde yemek yiyeceğim zaman hizmetin self servis olup olmadığına bakmaya başladım. self servis ise müşterilerin yemek kuyruğuna girmeye üşenmeyen mübarek insanlardan oluştuğuna kanaat getirip rahatlıyorum. yok değilse de 'garson şunu getir', 'bunu getir', 'bunun sosu niye böyle', 'bu niye kızarmamış' diyecek pimpirikli, süslü, kokoş tiplerin olabileceği tedirginliğini yaşıyorum. ben de mi pimpirikliyim? evet.
bu sabah yağmurda ıslanmamak için yolun karşısına koşarak geçmeye çalışırken tasması, bembeyaz sivri dişleriyle bir kurt köpeği kendisinden kaçtığımı sanarak belki de bir süre peşimden koştu. kendisini farkettiğimde de yavaşlayıp hiçbir şey olmamış gibi yürümeye başladım, biraz tereddüt ettikten sonra yanımdan geçerek gitti. sonra düşündüm de şayet beni bacağımdan ısırsaydı az ötedeki sağlık ocağına gidip pansuman yaptırdıktan sonra diş izleriyle dolu kıllı bacağımın fotoğrafını günlüğüme koyup "beni bembeyaz sivri dişleri olan bir kurt köpeği ısırdı bu sabah" başlıklı bir yazı yazmaya karar vermiştim. deli miyim? evet.
geçen sene blog alemlerinde okuduğum en ilginç başlangıç cümlesinin 'güne epilasyon yaparak başladım' olduğunu düşünüyordum. bu sene de bu konudaki düşüncemde en ufak bir değişiklik yok.
kişisel takibe aldığım romantovski'nin gerçek mi yoksa mükemmel bir zekanın ürünü sahte bir kişilik mi olduğundan emin olamadım hala. nabakov's romantovski'nin bu, bu, bu ve bu yazılarını herkesin okumasını istiyorum mümkünse.
bu maddeler halinde yazma stilini de şimdiye kadar okuduklarım içinde rahatlıkla ilk üçe girebilecek kadar iyi yazdığını düşündüğüm ve her okuduğumda sanki fight club'ın devamını okuduğumu hissettiren bir akıcılıkta ve tarzda yazan silenzio'dan (ç)aldım. bir hafta jelatin, bir hafta silenzio, nereye kadar böyle esin diye sormasın kimse, bilmiyorum ben de. zaten yazmak istediğim şeyler oluyor böyle zaman zaman ama hiç biri de bir kaç cümleyi geçmiyor, bir kaç cümle için de yeni bir yazı yazıp, milleti işinden gücünden etmek, rahatsız etmek istemedim.
bu yazıya resim, fotoğraf, çıplak kadın resmi vs. koyabilirdim ama koymadım dial-up bağlananlar da olabileceği gerekçesiyle burayı tesadüfen bulup okuyanlar arasında. galiba dial-up bağlananları düşünen sayılı kişilerden biriyim. çok mu düşünceliyim? hayır, saçmaladım sadece.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
7 yorum:
"gerizi kiyali" aklıma geldikçe hala gülüyorum:))
aynen gaia gibiyim şu anda:))
ben de artık takibe başlıyorum onun blogunu..
yalnız bir şey daha var: yazındaki romantovski'ye tıklayınca ne çıkıyor ortaya bir bak..
ayrıntılara çok mu takılıyorum? evet..
Selamlar,yaşarken düşünüp tüm hayatın ince ayrıntılarındaki ve detaylarındaki bu yaşam;Bence düşünmeden yaşanan ve tüketilen onca(Tamamen benim Gördüğüm,hissettiğim açılardan)sahte olup,öylesine yaşanmış değil,yaşanmamış bir küçük detaysız çeveremizde onca gördüğümüz :Aliye,Kurtlar Vadisi yada birçoğunun öykündükleri yaşamlardaki paradokslara derin bir kopya inişle boş yaşamlar zincirine neden sorusunu soramayıp, öylesine takılan insanlar güruhuyla aynı olamamak vede hep sorgulayıp acı desekte anlamsız ifade etmeyen onların yarınlara hep bir gözü açlık ve saldırganlıklarla talep edebildiği bu yaşamdan,bizlerden doğalcasına istedikleri ve tükettikleri birçok yönden açı yada bize yüklenen şizofrensel sabit getirisi her gün çoğalan yaşamlarımız hem yanlış,hemde benim yada diğer insanların yetişme yada gördüğü tepkileri birtürlü yerinde veya laf kalabaliklarına sığdıramayan insan olarak gördüğüm,hissettiğim insanlar güruhu adına sadece susup birçok yalnız yaşama terkedilmekten ve alınganlıklardan kurtulamayan TUTUNAMAMIŞ insan profili çıkıyorki ortaya ;Ben neden burada gerçek yaşamda yaşamayı istemeyip de bir bu internet sonsuz kaynaklarında yaşamayı ve de varolmayı zevklice,isteklice seçip birtürlü bu konumsuz ama kendi olduğum anlar çoktan hep edinilip taklit edinme ama kendi uygulanış biçimindeki benzersiz bir varlık olarak varolduğumuzu hala anlatamamış vede seçmeyi anlamamış insanlar topluluklarında şimdi ben ve birçok insanların kendi hissedip istediği ölçüde anlatmayı tercih etmeyi kendi arzularında ve tercihlerinde varolmayı sürdüreceklerini anlatmak ve konudan hep uzaklaşmak isteyerek sanırım bu yazılan, çizilen,ama çocukluktaki yaşanılan talihsiz bir köpek korkusu olayınının sadece vee güzelce küçücük bir minyon ama gelecekteki kocaman bir dev olacağının müjdedisi olabilecek Saint Bernard yada kendi yöresel harika aslan yürekli vede sevgili bir Kangal yavru köpeklerinden geçecebileceğini düşünerek,yumuşakça sevgiyle okşanarak bir tür bağımlılık ve sevgi bağlarıyla hemen saygılar gönderiyorum size.
neden ben senin dusunduklerini dusunuyorum en uc noktsına kadar ilginc dogrusu .!!
gaia, indis lúinwë: londra'da yaşayan bu genç kız kimseyi, hiçbirşeyi takmayan havaları, komik türkçe aksanının yanısıra günlük hayatta yaşadıkları konusundaki -bazen kullandığı kelimelerdeki argo'ya varan- samimiyetiyle de ayrı bir incelemeyi hakediyor. tabi eylül'den beri yazmıyor ve ilgilenenler için yeni adresi http://www.myspace.com/mr_gender_lesz
ve evet, profilinde yazdığı gibi büyüdüğünde muhtemelen seri katil olacak gibi.
indis lúinwë: bağlantıyı düzgün verdiğime eminim ama blogger kayıt sırasında saçmaladı muhtemelen, gereken düzeltmeyi yaptım, teşekkürler ve genelleme yapmak doğru değil elbette ama ayrıntılara dikkat etmek başak insanlarının tipik özelliği.
rizaaribaş: yorumunuz için teşekkürler, selam ve saygılar.
azey: yukarıdan bakıldığında, çok yukarıdan tabi, misal gökyüzünden; farklı farklı yerlerden aynı yöne bakan birilerini görmek olasıdır bu hayatta. ve şu an bu yazıya yorum yazanlar gibi, herhangi bir anda nerede olursak olalım bir an durup her birimiz aynı veya farklı zamanlarda aynı yöne bakmış olabiliriz. galiba zaman zaman aynı şeyleri düşünmek de zaman zaman aynı yöne bakmaktan geliyor.
ah romantovski, özledik aylar geçti gelmez oldu.
bu yaptıklarını devamlı yapıyorsan sorun değil(yani sorun da o kadar takılacak bir sorun değil) tipik bir yaşadığın zamanla uyumsuzluk bu her yüzyılda insanlar ve zamanlar geliştikçe yaşanan bir devir daim...
yok ama yeni yeni yapmaya başladıysan bunun iki sebebi var(biri iyi biri kötü)
1-canını bişeylere sıkmışsın ve depresyondasın(bu iyi olan çünkü hepimiz biraz depresif olduk...)
2-yaşlanmaya başladın haberin olsun(bu kötü olan hayat boka sarıyor ve günler geçiyor sen hiç bir şey yapamıyorsun)
Yorum Gönder