kendime gelir gelmez “n’aapmışım ben, bir canavar yaratmışım” diye söylendim ensemi kaşıyarak. zaten sevdiğimiz mekanların sahiplerinin bu sıralar asabi olduğumuzu ima etmelerinden ters giden bir şeyler olduğunu anlamalıydık.
“hayır, ne alakası var” diye yazdım ve send butonuna tıkladım.
nihayetinde msn conversation’un devamında karşı taraftaki buddy’yi zararsız bir tip olduğumuza inandırmışık.
ama iş bununla bitmeyecekti.
ortalık soğumaya yüz tutmuşken sarı saçlı, mavi gözlü q2 rumuzlu blogger türkiye’nin öbür ucundan blogs wars filminin çıkan kısmının özeti’ni anlattığı mahkemelik bloggerlar başlıklı yazısında bahse konu yazılardan bazı cümleleri cımbızla çekip sunarak yeni polemikleri bekler olması bir yana beni de sağa sola göndermelerde bulunmakla itham etmişti.
alakası yok! alakası yok!
üstelik bu satırları okuyanlar bilmelidirler ki; bir loser, bir disconnectus erectus olan, elindeki tek silahı kelimeleri olan o ben ki yeri geldiğinde dünya barışı için elinden geleni de ardına koymamıştır(şekil a).

şekil a-) fotoğrafta george w. bullshit ile "mars’a nasıl demokrasi
götürebiliriz?" konulu güvenlik toplantısındayken.
peki madem o kadar kötüysem bunlar ne:
geçen gün otobüste gördüğüm yaşlı teyzeye yer verdim,
bu sabah işyerinde gördüğüm ve henüz adını bile bilmediğim part time çalışan güzel kıza günaydın dedim,
kardeşimi lunaparka götürdüm,
geçen akşam taksim dönüşü akm’nin karşısında “arkadaşımla bostancı’ya gideceğiz ama hiç paramız yok” deyip para isteyen gence para verdim(nedense hep orada karşıma çıkıyorlar. geçen seneden beri orada karşıma çıkıp para isteyenler üç etti).
tamam, biraz ukalayım(ama tedavi oluyorum), lafımı esirgemem ama iyi niyetliyim. öyle ki bu mekana george w. bullshit bile gelse, onu da içeri alır “şu köşede takılabilirsin, tuvalet koridorun öteki ucunda, buzdolabı şurada, duracaksan edebinle dur, fazla ses çıkarma” der, iyi bir ev sahipliği örneği sergilerim.
neyse, ben artık bu konuyu unutmak, yeni polemiklere yelken açmak istiyorum, barış, peace.
biterken la la si do do si la sol fa fa sol la sol fa la çalıyordu.
14 yorum:
Sanal dünyayı çok abartmayın arkadaşlar derim.Sanal dünyadaki savaşlar,varolan diğer savaşlar ve çatışmalar kadar anlamsız geliyor bana.
Son yazdıkların daha samimi :-)
Bu blog okuma işleri benim için giderek sevimsizleşmeye başladı.Bunu da buraya postun içeriği sebebiyle yazıyorum,yalnış anlaşılmasın.
Okuduğum yazılarda verilen ayarları anlamam mümkün değil,kesilen ahkamları ve ucuz söylevleri bi şekilde kişinin kendini çok ciddiye almasıyla ilişkilendirebilirim evet.Buna da
diyecek bir şeyim elbette olamaz.
Nitekim,kişisel ihtiraslardan sıyrılmış her yazı yazındır benim için.Bununla birlikte,
şöyle söyleyebilirim ;bir yemeği yersiniz ve o yemeği sağlıklı bi şekilde sindirdinizde ondan alıcagınızı alır,posasını çıkarır atarsınız,ellerinizi yıkar kanınızda dolaşan yepisyeni proteinleri,yağları ne biliim karbonhidratları yeni nefesiniz yaparsınız,yeni hücreler,yeni düşünceler,yeni bişiy..ama sindiremedinizmiydi işte o zaman kusarsınız.Kusmugunuzda bogulmak gibi bir tehlikesi de vardır bunun.bişeyi yeni bişeye dönüştürememişsinizdir,o bişiyi size katamamıs,onunla aranızda bir döndü yaratamamışsınızdır.İşte diyeceğim,ekseriyetle kusmuk kokusu alıyorum ,ha yemek bozuk deniyorsa yemeyin derim,yok o koku sizin kusmugunuz denirse küser giderim.
hey buddy:)
sevgili anonymous,
herkesin kendince bir yazma tanımı vardır; bana göre yazmak mastürbasyon yapmak, başkalarının orospusu olmaktır. yazmak almaktır, vermektir, hem almaktır hem vermektir. şimdi bana elinde kalem olan herhangi birinin kendini ciddiye almadığını söylemeyiniz.
o aldığınız kokuya gelice; içimde biriktirmektense kusmayı tercih ederim, o duyduğunuz koku da sizin değil elbette benim kusmuğumun kokusudur.
saygılar.
you're right flaenur; don't war, make love. but how?
ve vosvosların konuştuğuna inanan birinin elbette iyiliğine, saflığına ve samimiyetine de inanıyoruz;)
Selam anyone,
Naber? Nasilsin arkadasim?
Ingilizce dersler nasil?
No updates on day-by-day blog?
Guzel Ingilizce yazilar bekliyorum,
Iyi gunler,
Suleyman.
ben mi?
merhaba süleyman enişte. iyiyim, teşekkürler. uzun zamandır yoktun, yeni yazılar yazmışsın. gördüm, buraya da uğramıyordun, uğradığına sevindim.
mary ann gittikten sonra hiç bir şey eskisi gibi olmadı. matt'in yerine chicago'dan gelen orta yaşlardaki chick'in okey'i ooooooookkkkkkeeeeyyyyyyy şeklinde söylemesine tanık olduktan sonra derslere girmiyorum, bir üst sınıftaki teacher'ımın genç, bekar ve çekici olmasını umuyor olacağım. yolun michigan'a düştüğünde onu görürsen benden selam söylersen sevinirim.
bu yüzden de şimdilik ingilizce'den biraz uzak duruyorum ama yakında tekrar yazmayı umuyorum.
büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpüyorum, yengeye selamlar.
efef: yok birader sana demedim.
şu arkanda, cep telefonuyla oynayan, beyaz renkteki badisinin altına boyundan askılı bikini giyen dünya ahret bacıya diyorum, sen çok iyi bilirsin onu;)
tamam geri kalanlar dağılsın, yok bişiy.
kendini ciddiye almakla kendini çok fazla ciddiye almak arasında öyle çok fark var da neyse.
hatta çok fazla neyse.
var mı sizce? bize soran oluyor mu? sana soran olmuş muydu bencilkirpi? seçme şansımız olsaydı bu dünyaya gelmeyi tercih edermiydik?
neyse olan oldu bir kere. zemin, hayata tutunmak için elverişli olmasa da inadına yaşamak diyelim, hatta inadına aşk deyip sonbahar'a da selam çakalım, yolumuza devam edelim.
Vosvosların ruhu vardır.
şu ana kadar vosvoslar hakkında öğrendiklerimiz:
bir vosvos konuşabilir,
bir vosvos gürültü yapmaz şarkı söyler,
bir vosvos trafiğe değil, gezintiye çıkar,
vosvosların ruhu vardır.
peki bir vosvos'un ruhu varsa aşık da olabilir mi? belki de bunu vosvos guru'su nevarneval'e sormak gerek.
Vosvos aşık olmaz, vosvosa aşık olunur. tek taraflı korkunç bir aşk! tabi anlayabilene...kime göre lanet olası gürültülü bir araba kime göre bir tutku.
ama bir vosvosla yasamını paylaşanlar anlar eksikliğini...
geri kalanlar otomatik vitesli kullansın dursun.
geç olsa da cevap:
vosvoslar herbie filmindeki gibi de olabilir. aşklara herzaman destektir. bir 62 model vosvos yeni ve gıcır ve çıtır bir beetle'a aşık olabilir. Onu görmek için fırsat kollar, dibine kadar girip gözlerinin içine bakar, evet bakar ben gördüm yalan değil:) (şair burda farları gözlere benzetmektedir)
Yorum Gönder