02 Ağustos 2006

screen saver



bu reklamcıların durduk yerde hastalık uydurmasına ne demeli? sindirim sorunları olanlar için(biz o sindirim sorunlarının ne olduğunu çok iyi biliriz) yovita, movita icat ettikleri yetmiyormuş gibi şimdi de kolesterolü düşürdüğünü iddia ettikleri kalbim benecol dedikleri bir iksir(!)'i çıkardılar piyasaya. "sağda solda, olmadık yerde osuruyorsunuz. ayrıca 10 merdiven basamağı çıkarken bile kalbi tekleyen lanet olası obezlersiniz" demeye getiriyorlar lafı . bu adamlar doğru mu söylüyor diyen bir allahın kulu/derneği/değneği yok. serbest piyasa ekonomisi dedikleri bu olsa gerek. kalbim benacol mü? ne kalbimde, ne s***mde.

casper'ın her şeyden iki tane isteyen şımarık genç yönetici konseptli bir dizüstü bilgisayar reklamı var son günlerde. aptalca bir senaryosu ve elbette hiç inandırıcı olamayacak şekillerde iki saati, her sabah aynı anda iki bardaktan meyve suyu içmesi, kapının önünde bekleyen iki arabası, aynı elbiseleri giymiş tek yumurta ikizlerinden iki sekreteri olan birinin tek çekirdekli bir dizüstü bilgisayarı olması düşünülemezdi ve elbette bizim zeki reklam ajansı senaryo yazarlarımız bu herşeyden iki tane isteyen genç yöneticimize casper'ın çift çekirdekli bilgisayarını layık görüyorlar. buraya kadar her şeyi sineye çekebiliriz ama geçen gün dikkatimi çeken çok küçük bir ayrıntı yakaladım. bak anlatayım;

reklam filmi ilk gösterime girdiğinde; patron bozuntumuzun reklamın sonlarına doğru masasında otururken başını kaldırıp kapıdan gelen kişiye doğru baktığını, sonraki sahnede ise muhtemelen sevgilisi olan bu ikinci kadına(konsept gereği herşeyden ikişer tane olacak ya) sarıldığını parlak zemindeki gölgelerden görebiliyorduk(sevgilisi olmalıydı çünkü eşini evde bırakmıştı). ve fakat aynı sahne sonraki günlerde ya rtük hattına gelen şikayetlerden ya da firmanın halkla ilişkiler müdiresi böyle aykırı ve yanlış mesaj veren bir sahneyle firmanın kurumsal kültürünü halkın karşısına çıkarmak istemediğinden olsa gerek çıkarıldı. şimdi patronumuz sadece aval aval kapıdan gelen kişiye doğru bakıyor ve sonraki sahne kesildiği için reklamın son bölümünün esprisi anlaşılmıyor. şimdi sözüm halkla ilişkiler müdiresine; ya yaptığınız işin arkasında durun, ya da hata yaptığınızı düşünüyorsanız reklam filmini tamamen yayından kaldırıp başka konseptle yeni bir kampanyaya halkın karşısına çıkın. bu kararsızlık, döneklik iyice puan kaybettirir size bilesiniz.

ayrıca bu medyacı/reklamcı bozuntularının ha'yı allayıp pullayıp reklamlarda, gazetelerde, orda, burda güzel kadın kontenjanından gözümüze gözümüze sokma çabalarından cadde tiky kızlarının deyimiyle kal geldi. son olarak izlediğim bir şampuan reklamının en başında genç, güzel kızlar güzel güzel dans ederlerken, herşey iyi güzel giderken sonlara doğru ahı gitmiş vahı da gitmiş ha kişisini reklam akışıyla, konuyla hiç alakasız bir şekilde yapmacık gülümseyen suratıyla dans etmeye çalışırken gördüğümde mideme kramp girdi. sonra gazetelerde okuyoruz; ha bile hayat'ı kurtaramadı diye. ne bekliyorsunuz ki? halk yemiyor bu ayakları artık.

access kızı makyaj tutmuyor artık değil mi? artık sırıtmaya başlıyor her şeyi; o yapmacık tavırlar, zorlama mimikler hiç bir makyaj hilesi ve efektle saklanamıyor artık. ünlü olunca halktan gizlenmeye çalışacak kadar şımaran birinin yaşlı amcanın elmasından bir ısırık istemesi ne kadar samimi geliyor? mümkün olabilir mi?

fox river cezaevi'nden kaçmaya çalışan bir kaç denyo'nun hikayesinin anlatıldığı prison break'in ilk sezonunu cnbc-e'den önce izleyen biri "sonunun böyle olacağını bilsem izlemezdim" diye yazmıştı forumlardan birinde. geçen gün ben de nihayet izleyebildim ve hak verdim kendisine; bizi onca zaman ekran başına çivilemeniz böyle hevesimizi kursağımızda bırakacak bir son için miydi? tek kelimeyle yazıklar olsun.


o değil de dr. sarah tancredi'yi ağzında köpüklerle cenneti boylamış bir şekilde görmek çok koydu.

ota boka sezon finali de sıkmaya başladı. hadi prison break neyse de, tek yaptıkları her akşam bir bara gidip oturup yiyip içip çene çalmak olan okey dörtlüsünün maceralarının anlatıldığı how i met your mother, hatta ve hatta seinfeld'ın sezon finali'yle, sezon başlangıcıyla ne alakası olabilir ki? completely bullshit.



bir lafım da 24'ün ajanı jack bauer'a. oğlm jack; hükümetinin, devletinin ırak'ta, afganistan'da, guantanamo'da, son olarak israil'de yediği naneleri görüyoruz, okuyoruz. şimdi kalkıp vatan elden gidiyor, amerikan halkı ölecek diyerek ucuz kahraman olalım ayakları yapma bize. ayrıca o dizideki numaralarını da yıllardır malkoçoğlu'nda, battalgazi'de, kara murat'da yemiş yutmuş adamlarız; bu tek kurşunla 10 çin askerini haklama, konsolosluktan adam kaçırma ayakları kesmiyor bizi, yemiyoruz bilesin. çok komiksin jack, hatta nur içinde yatsın kemal sunal'dan bile komiksin.

başak tümer neredesin? bak elma diyorum, çık artık ortaya.

30 yorum:

ilsabutler dedi ki...

bi' dakika!!!!orada dur bakalım, how I met ...dizisinde fevkalade komiklikler var, onu geçtim Seinfeld başlı başına dizi sektöründe bir dönüm noktasıdır, kendi ekolünü yaratmış bir dizidir hakkını yemeyelim. Bildiğin üzere Prison Break hastalığıma gelince zzten biz o diziyi tüketme amaçlı izliyorduk be kardeşim sonu çok da...yeterki o stres bitsin diyorduk valla Michael son bölümde çay demleyip yudumlasa yine farketmezdi..Kendim kaçmış kadar rahatladım resmen nefes aldık be; ayrıca izlemezdim diyorsun da nasıl bri alternatif son hayaliyle yaşıyordun ki, nolacak işte zibidiler ya kaçacak ya yakalanacaklar..Doktor Hanım kızımıza gelince onunla ilgili duydularıma göre.....=P

anyone dedi ki...

ahaha(bu efekti yıllar önce neval'den öğrenmiştim. ne anlama geldiğini bilmiyorum;)) hakikaten orada duralım.

seinfeld'in sinema, tv ve sitcom tarihimde yeri ve önemi tartışılamaz elbette. jerry seinfeld'e, elaine abla'ya, george costanza'ya ve kramer'e saygım sonsuz.

zaten dizinin ismini doğru yazmamdan anlamalısınız(seinfield değil de seinfeld diye yazan kaç kişi tanıyorsunuz bu kainatta söyler misiniz ilsa hn) onlara karşı olan muhabbetimi(bak bu bile seinfeld'e benzer bir diyaloga konu olabilir.)

benim anlayamadığım bu tür hep aynı yerde, aynı konuların etrafında(basit ve sıradan konularla ilgili diyalogları bu kadar etkili kılıyor belki de) dönen dizilerin neden sezon finaline ihtiyaç duyduklarıydı.

sezon finali dediğin bir çağı kapatıp başka bir çağ açacak kadar önemlidir bence(abartmanın böylesi). hadi prison break olsa anlarız; dizi senaristleri ilgiyi görünce biraz uzatmak, köşeyi dönmek istediler ama sitcomlarda sezon finali gereksizdir demek istedim kısaca daha fazla saçmalamadan.

dr. sarah ile ilgili söylediğine gelince; benim de aklıma geldi hala yaşıyor olabileceği. bu senaristlerden her şey beklenir. neyse daha fazla spoiler verip bok etmeyelim diziye tekrar bölümleriyle başlayanlar için. ve sanırım ikinci sezonu bu kez ben de internetten indirip izleyecekler kervanına katılacağım.

Unknown dedi ki...

E be Anyone amma dolmuşsun,boşversene reklamları ,keyfine bak.Yine de yazın güzeldi:-)

Unknown dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Unknown dedi ki...

Git Piraye kafeye bi kahve söyle al eline kitabını ,nebilim işte blabla....

anyone dedi ki...

piraye'yi ihmal ediyorum galiba, uzun zamandır gitmiyorum. hatırlattığın iyi oldu.

bak ağustos ayı etkinlikleri de fena değilmiş. hatta bu pazar pinhani'nin konseri varmış(6 ağustos 20:30). film gösterimleri de fena değil.

Ezgi dedi ki...

yaaa bütün bu piraye leri, film gosterimlerini bil, sonra da alternatif-istanbul u ihmal et...sonra da otur, tv izle.
peki... yazıldı kenara...

Ezgi dedi ki...

ayy yazık vicdan azabından linki verdin yahu;) saol arkadaşım, devam tabi, istanbul nereye akrsa biz o tarafa...

TirtFahrettin dedi ki...

---spoiler---

dr. tancredi ölmemiş olm, sultanahmet'te midye dolma işine girmiş. şaka bir yana possibly, may tarzı kelimelerle bildirilen bir ölüm haberi her zaman bir sonraki sezonda ayaklanıp senden benden sağlıklı olacak karakterler için kullanılır.

---spoiler---

casper reklamında ise sabah adamın yatakta 2 kadınla uyanmasını istemişimdir hep.

başak tümer için de sağda solda arkadaşları ile bir alışveriş merkezine gidiyor diye duydum. kahve içip sinemaya gidiyormuş paso. delirmiş şantiyedeki tek bayan olarak, yazık lan.

---OPTiO--- dedi ki...

Bende sinir oluyorum su sacma sapan reklam muhabbetlerine.Güzel,komik ,sirin gelen reklamlarda var elbette..Ama kesilen kirpilan sonrada ortaya ne oldugu belli olmayan sacmalamisliklara cikartilan reklamlar hepsinin üstünü örtüveriyo..Ardi arkasi kesilmeyen az sonra programlarinin hemen ardindan baslayan , bi solukta bitirilemeyen bütün reklamlara gicigim...Avrupa yayinlarini izlemek zorunda oldumuz icin , izledigimiz reklamlar daha da kötü..Hatta igrenc...Aksam programlarida öyle..Aksamlari tr dekiler belki cesit cesit iyi ya da kötü film izlerlerken bize acayip yarisma programlari izletiyolar.Hemde bütün kanallarda ayni anda baslayan..Yok efendim harfleri birlestir ara bilmemkac euro kazan..Yok yaa !!.Bazi tv kanallarina mail bile attim..Hatta birinden cevapta geldi..Prosedür böyle demis...Aslinda mail atmakta hataydiya neyse...Bak bi reklam dedin nerelere geldim ..dök icini rahatla gibi olmus :)

HaNNeLiSe dedi ki...

Bir de şampuan reklamında ha 'nın saçını güzel yapıp çekselerdi belki daha etkili olabilirdi..
(Diğer kızlar güzel saçlarını oradan oraya salarken ,ha iğrenç saç modeliyle önlerinden "onlar sadece bir gösteri malzemesi , bu şampuanı kullanırsanız işte böyle benimki gibi berbat saçlara sahip olursunuz" şeklinde yürüyor sanki... )Saçları berbat olan birini oynatmak kadar saçma bişey yok...Ben onun gibi olmasın saçlarım diye almam yine almam:))

Şimdi bir tuvalet kağıdı reklamı var...
O gün TV ye bakarken rastladım...

Kadın bir hışımla tuvalet kağıtlarını uçurumdan aşağıya atıyor ve "Herkes daha iyisini ister" diye bağırıyor..

Sonra eve gidip tuvalet kağıdıyla öpüşüyor falan...Boynuna sarıyor...

Mutlu mesut yaşıyorlar...
Film gibi..

anyone dedi ki...

tirtfahrettin: 2 ayda bir başak tümer'den sözediyorum ama o isimde biri olmadığını kabul etmeliyim.

hem google'da arayınca sadece benim blogdan kendisi hakkında yazılanlar geliyor. aradığımız bir şeyi google'da da bulamıyorsak yoktur.

ayrıca bir arkadaşım bir kaç kere bostancı'daki bir kültür merkezine uyuz bir çocukla gelip alışveriş yaptığını söyledi. tabi isminin başak tümer olmadığını söylemeye gerek yok. o an başak tümer benim için bitti.

neredesin the o.c marisa ;)

optio: o yarışma programları başlı başına bir postun hatta bir blogun konusu bile olabilir.

ama dürüst olmak gerekirse bu sene başlarında ilk ve tek kez ve tesadüfen izlediğimde sorular kolay gelmiş(emin değilim ama muhtemelen dünyanın kaç bucak olduğunu sormuşlardı), "hadi ya, hemen arayalım zaten sorular da kolay, kimse de düşüremiyor" deyip aramış, 3-4 dakika beklememe rağmen düşürememiş ve yüklü bir fatura ödemek zorunda kalmıştım aysonunda. o zaman öğrendim tabi dünyanın kaç bucak olduğunu.

hannelise: :) hakikaten çok komik oluyorlar bazen, reklamlar değil tabi, reklam senaryo yazarları, yönetmenler vs.

iyileri de var tabi. bence turkcell'in son reklamı(3 afacanın yer değiştirdiği turkcelle, bağlan, hayata) çok başarılı. üstelik sloganlar da akılda kalıcı, kısa ve kelimeler yer değiştirdiğinde de anlamını yitirmiyor.

bir de o çocuğun süt istediği sahne etkiliyor beni her izlediğimde :)

ama hep söylemişimdir; bir reklam ombudsmanı olarak(hadi leyn;)) tüm zemanların en başarılı reklamları dankek reklamlarıdır.

anyone dedi ki...

batıl inançlarım yoktur ama 52 dakika sonra cuma olacak ve cuma sabahına 13 postla girmek istemeyiz değil mi?

---OPTiO--- dedi ki...

:) 13. cuma aslinda bu da basli basina bi blog konusu bence..

itarillë.. dedi ki...

fena kızdırmıslar bu aralar ha seni?:)

deniz dedi ki...

Saygideğer enivan
dizileri takip edemiyorum da su probiyotik yogurt için diyeceklerim var;yiyen herkesin midesini bulandırmak istiyorum çünkü istiyorum kidüzgün beslensinler,kabız olmasınlar,soğana sarımsağa burun bükmesinler ki bu adamlarda el kadar yogurdu onca paraya satamasın.O probiyotikler var yaa bebek kakasından izole ediliyolar yaaaaaaaa!

anyone dedi ki...

senzaione aslında kimse kızdırmadı da, burası benim ağlama duvarım. bir şeylere sinirlendiğimde gelip burada bağırıp çağırıyorum, rahatlıyorum:)

dirtybird: hadi ya! e öyleyse durum çok boktan. yiyenler için tabi :)

anyone dedi ki...

gecenin bu saatinde kim olabilir ki benden başka ve elbette sır saklamasını da bilirim;)

itarillë.. dedi ki...

:) bebek kakasındaki bakteri izolatlarını kullanıldıgı dogrudur.dirtybird atmıyor yani arkadaslar. bu da bir bakteri kazanma yontemi.cunku en temizi bebek kakası:)

Adsız dedi ki...

son söylediğinizi anlamadım ve merak ettim ben.

meraklı anonymous

itarillë.. dedi ki...

nesini anlamadın?probiyotik canlılar: yararlı mikroorganizmalardır.bunlar mesela kefir gibi iceceklerde de bulunur. bunlar cok kucuk oldugu icin elde etmek icin cesitli izolasyon yontemleri kullanılır.bebek kakası bu yontemlerin kullanıldıgı kaynaklardandır.ama genelde bebek mamalarının uretimde daha fazla kullanılır. ama bakteriler sadece bu kaynaklardan elde edilmez cesitli mide bulandırmayacak yontemler mevcuttur.yogurttaki bakteriler sadece ordan kaynaklı olmayabilir.

itarillë.. dedi ki...

farkına varmadan amma ukalalık yapmısım kusura bakma be anyone.. :)

deniz dedi ki...

sırrınızın bir ortagı daha var belki enivan

Adsız dedi ki...

benim anlamadığımı düşündüğüm şey başka bir şeydi, sonra onu da anladım. ay çok gereksiz oldu, gene de engin bilgiler için teşekkür ederim (: ne mutlu anonimim diyene.

anynomus.

anyone dedi ki...

senzaione öyleyse ben de bir itirafta bulunayım. geçen gün ilk kez kefir içtim. anlamalıydım zaten ekşimiş yoğurt tadındaydı. b*ku yedim desene;)

ukalalık kısmına gelince; rica ederim, engin bilgilerinizden faydalanmış olduk. gün geçmiyor ki blogger yeni bir şey öğrenmesin.

dirtybird şşşştttt;) sır falan değildi aslında, öyle top secret tadında değildi. bir şeyleri toprağa gömdük, suya üfledik. sen çocukken hiç mi bir şey saklamadın toprağı kazıp bir şeyleri ;9

sen sır saklamasını bilir misin anonymus? evet mi. ne güzel, ben de bilirim;)

dün gece anladım zaten "son söylediğinizi anlamadım ve merak ettim" derken neden sözettiğinizi ama vakit geç olmuştu ve uyumaya gittim. neyse ki jeton düşmüş. allah anonymusları başımızdan eksik etmesin. amin

Adsız dedi ki...

bebek kakası. kimselere söylemem -ki zaten hemen unuttum. gidip yovito yiyeyim. mis.

anynomus.

Unknown dedi ki...

Herşeye maydanoz olmak genlerimizde var bizim!

ycurl dedi ki...

Prison break'in yeni sezon fragmanlari gosteriliyor. Sanirim Amerikan televizyonlarina bu agustosta tekrar basliyor dizinin devami.
Yovitayi bilmem ama burada kefir urunlerine pek bir ragbet var. Hos yogurdu tatli yemekten anlayan bir millet eksitilmis yogurt icecegini nasil icer bilemiyorum ama saglikli olun diye gozlerine sokuyorlar iste. :)

itarillë.. dedi ki...

ya kefir de bu arada kendi kendine eksimeyle olusuo ;mayası gibi bisi var.. yani aynı sey degil o arkadasın yovita olayıyla..

ya anyone yeni bisiler yaz bari de yorum yapmaktan alakoyamıyorum kendimi meslek ya..:)

Adsız dedi ki...

ya olaya bayaga bı sonradan gırdım ama yorum yapmadan gecemeyecegım. su cıft cekırdeklı bılgısayar olayında musterı ısrarla oyle ıstedı de bu sekılde cektık fılmı. ben cok ısrar ettım o kadını ordan kesmıyelım ızleyıcı anlar dıye ama.... neyse sonucda satıslarda yuzde4 oranında artıs oldu bende atılmaktan kurtuldum. sanırım bazen yaratıcı olmaktan cok yalaka olmak gerekıyomus...