
o yüzden istanbul'lu olduğumuz ilk zamanlarda boyalı ayakkabılarımızla yürüyüşümüze dikkat eder, ütülü kumaş pantolon üstüne uydurulmuş dandik ceketimizin önünü ilikleyip ve elbette elimiz cebimizde dolaşırdık sokaklarında.
filmlerdeki gibi olmadığını anlamak için de, kendimizi yeni yüzünü gördüğümüz istanbul'a uyarlamak için de çok fazla zaman geçmesi gerekmedi.
artık okulu kırıp her seferinde -mutlaka- van damme'ın bacaklarını 180 derece açtığı, bambu ağaçlarını dövdüğü filmini de izlediğimiz 3 film birden oynatan lale sinemasına, at yarışı izleyip oynadığımız hipodroma veya mevsimlerden yaz ise barajyolu'na gitmekte olan haylaz, umarsız çukurovalı yeniyetmelik çağımıza geri dönmüştük.

ta ki soğuk bir kış sabahı kadıköy'de hastalıktan kırılan ve çeşme gibi akan kızarmış burnun temizlendiği kağıt mendil öylesine yere atılınca bir zamanların belgin doruk'larından olduğunu sandığımız bir hanım teyzemizin "evladım niye atıyorsun yere, pek de efendi birine benziyorsun" dediği ana kadar.
abartmış, utanmış, elimizde kullanılmış sümüklü kağıt mendil, boş pet şişe veya mısır koçanı, atacak çöp tenekesi bulana kadar aramak gerektiğini öğrenmiştik.
ve daha sonra daha başka şeyleri de.

ekmek kavgasıyla birlikte günleri üstüste koyup yaşananları anı olarak biriktirmeye devam ettik. bugün artık her semtinin her köşebaşından, sokağından yaşanmışlıklar var yanıbaşımızda.

aradan yıllar geçti. bir gün farkettik ki istanbul bizi değiştirmiş, belki de önce kaybedip sonra kendimizi buldurmuştu. bu şehri neden bu kadar sevdiğimizi sorup dururduk kendimize; belki de bu yüzden seviyorduk.
23 yorum:
klişe: bir tane istanbul var!
gerçek:dışı seni içi beni yakar!
Selam ; İstanbul hiç bitmeyecek bir düşün ardında , çocukluğumuzu ve gençliğimizi artık olmayan yerlerde bırakmış olduğumuz asla geri dönülemeyecek kati bilinmişlikler de ki büyük bir sevdalı özlemdir...Ve şimdi değil çoktandır bitmiş hatıralarla dolu anımsanması bile çok acı veren insanların yaşadığı bir cennet bahçesidir ki ; tüm onlara rağmen !
Yıllar önce nereden gelmiştiniz İstanbul'a?
(Bir mahsuru yoktur umarım bu soruyu sormamın.:)
ne zaman İstanbul'a gitsem hasta oluyorum.Bu durumun acaba Adalar'dan bakınca İstanbul'un üzerini çevrelemiş görülen grimsi duman yoğunluğuyla ya da benim kendimi bugüne değin hiçbir şehre ait hissetmeyişimle bir alakası var mıdır diye de hep düşünüyorum.
nes: içi de dışı da beni yakar, kavurur.
selam marco, belki de haklısınız, yıllar önce biten bir düş ama ben her gün hayaller görmeye devam ediyorum sokaklarında.
hannelise: şimdi olduğunuz yerden;) ama sizin oralı değil, 'ora'lıyam.
o değil de o zamanlar esnafı sinek avlayan, üstünden taş bir köprünün geçtiği şehrin içinden geçen nehrin kenarında bir alışveriş merkezi vardı, duyduğuma göre hala öyleymiş. o taş köprünün üstünde polislerden yediğim dayağı da hayatım boyunca unutmayacağım.
rica ederim, mahsuru yok sormanızın;)
dirtybird: hımmm, hava değişiminden etkileniyor olabilirsiniz. yoksa ankara dönüşü haydarpaşa'da sabahın köründe inerken trenden burnuma gelen deniz kokusundan havanın başka hiç bir yerde büyük şehirde olmayacak kadar temiz olduğuna eminim. emin değilim ve belki izmir'li blogger'lar kızacaklardır ama belki izmir'de bile.
ya da dediğiniz gibi henüz kendinizi ait hissettiğiniz bir şehir'le karşılaşmadınız?
Anyone kafam karıştı..
Tanıdık falan mıyız ?
Akraba mı yoksa ? :))(koyu yazılan kelimeden çıkardım bunu..)
Hay Allah'ım kan çekermiş derler ya işte...:)
Ìstanbul ...Ìcinde herseyi barindiran , nelere sahit oldugunu bilemedigimiz sirlarla dolu en derin yer bence...Özledigim ve olmak istedigim en güzel sehir...
prag'a gitsem
bu yazı, bugune dek yazdıklarından farklı geldi bana. sanki daha bir ustaca yazılmış. bitmiş bir yazı. temiz bitmiş. yapmakta oldugun işi temiz bitirmek çok önemlidir benim için. eline sağlık. kıskandım biraz.
hannelise: akraba? uzaktan da olsa akraba olmak fena olmazdı ama sanmıyorum;) sizin oralarda sizin yaşlarda bir kaç kuzin vardır belki ama onlar da böyle blogla falan uğraşmazlar;)
Keske suan Istanbul´da olsaydin ..Öyle cok özledin ki...Rumeli Hisari ´nda saatlerce oturup demlik cay icebilseydin nargilenin esliginde mesela... Ya da ne bilim sadece o havayi tenefüs edebilseydin iste o essiz manzara karsisinda.... değil mi? optio:)
prag benim de ilgimi çekiyor dirtybird. ruhu olan her şehir gibi. turistik bir gezi yapmak isterim.
teşekkürler burcu. beğendiğine sevindim.
Şu şehri İstanbul ki bir misl-ü bahadır/Bir sengine yekpare acem mülkü fedadır. Nedim
:))
Mehmet ya ben bu masalın sonunu sevmedim...:((
Yeniden yazsan???;)
;)
öncelikle masalın henüz bitmediğini söylemeliyim, hala istanbul'da ve hala hayatta olduğuma göre.
son paragraftaki kararsızlığımı 'belki'li cümleler'de görebilirsin. bu şehre aşık olan herkesin kendince nedenleri olabilir, benim şimdilik -kararsız da olsa- nedenlerim son paragrafta anlattıklarımdı. belki yarın değişir, bilemem.
senin de kendince nedenlerin vardır elbette.
yeniden yazsam bu kez farklı yollarından, sokaklarından yürürüm. ama onlar da beni yine aynı yere götürebilir.
sevmediğin kısmı son paragrafı mı? değilse hangisi? ve neden sevmedin?
çok hoş olmuş bu yazı tebrikler!!!
şimdi tekrar diyorum ki özledim istanbul'u :))
ben de özledim ben de :))
faciasız bi yorum oldu :)
iyi tatilinizi bitirin çabuk gelin öyleyse. sizi lunaparka götüreceğim, atlıkarıncalara da bineriz. ayrıca vosvos'u olan bir arkadaşım var, bir kaç tur atarız şişli'de.
lunapark, atlıkarıncalar, Vosvos, İstanbul, masal..ne güzel!
istiyorsan sen de gelebilirsin masalcı kız;)
bu arada vosvos'u olan bir arkadaşımın olduğu da koca bir yalandı. bazen yalanın dozunu abartıyorum, burnum monitörü delip geçecek gibi uzuyor(bu da yalan tabi).
keyifli yazı olmuş kuzum, geçmişe bakıp şu an geldiğimiz durumdan memnun olmak aslında hayatın anlamı sandığımız şey belki de, doğru şeyi yapmanın mutluluğu...
çok kötüsün!
gaia: hayatın anlamını önceki postlarımızdan birinde bulmuştuk, bu yazıda nostalji yaptık, sonraki yazılardan birinde de soğuk füzyon'u ve ölümsüzlük iksir'ini icat edip, daha sonra da aşk nedir sorusuna cevap vereceğiz. böylece okuyanlar için yaşamanın bir anlamı kalmayacak.
şaka bir yana beğendiğinize sevindim. sadece geriye dönüp istanbul'da geçen son 9 senemden hatırladığım bir kaç şeyi anlatmak istemiştim.
azey: yine ne yapmışım? ;)
Yorum Gönder