12 Haziran 2006

high fidelity


eski hikayelerle, diyarbekir'li sokak delikanlıları qırıx'ların(kırığ diye okuyunuz) deyimiyle eski dawalarla ilgili artık hiçbir şey hissetmediğimi fark ettim. bu yüzden yanımda daha fazla taşımak istemiyorum.

bu iyi bir aşama galiba.

yine de hayatımdan tamamen silip atmadan önce altın heykelciği almak için sahneye davet edilen oyuncu/ışıkçı vs. sinemacıların yaptığı gibi hayatımın son dönemlerine katkısı olanlara teşekkür etmek istiyorum buradan:

sevgili sheridan. onca güvene, telkine rağmen beni aldattığın ve bu yüzden insanları değiştirmeye çalışmaktan vazgeçmemi sağladığın için teşekkürler. artık kısa süreli bir gözlem ve sonra izmir marşıyla hayatta başarılar dilekleriyle “başka kapıya güzelim”.

sen ishtar. profilo'da yemek yediğimiz gece yüzündeki sivilcelerin sebebi nedir diye sorduğumda, sevgisizlikten demiştin. aslında ihtiyaç duyduğun şeyin sevgi değil de yatağa atacak bir erkek olduğunu zamanında anlamadığım için özür diliyorum ama dünya taşra'dan yeni gelmiş 20’li yaşlarda saf belki de aptal bir delikanlı için biraz fazla idealist. eşekliğime ver diyor ve soruyorum: hayat bir daha ne zaman karşıma tek derdi magnum(bkz: ekşi sözlükte magnum) olan genç ve güzel bir hostes çıkaracak?

fancy; aldatılmış, terkedilmiş, hayal kırıklığına uğramış yaralı kadınlardan en azından yaraları kapanana kadar uzak durmak gerektiğini öğrettiğin için teşekkürler. hiçbir şey söylemeden çekip gitmeni de seninle ilgili kararsızlığıma borçluyum galiba. bu da senden öğrendiğim ikinci kuraldı; kendisiyle ilgili şüphelerin varsa bile bunları bir kadına asla fark ettirmemeye çalış. aksi halde pufffffff. ve bazen birini unutmak için ondan nefret etmen gerekir. bilmeni istediğim şu ki unutmak için senden nefret etmiştim.

çok şey öğrenemedim belki senden emma ama uzaktan bile olsa seni sevmek güzeldi ve artık -hayallerimde bile olsa- yollarımız burada ayrılıyor.

ve son olarak eski arkadaşlardan kırpıp kırpıp sevgili yapılmadığını öğrettiğin için de kocaman bir alkış sana daisy.

ve ceketimin düğmelerini ilikleyip hafif bir şekilde öne doğru eğilerek:

teşekkürler, teşekkürler. çekilebilirsiniz artık. ne çok şey öğrenmişim sizlerden. alkışlar hepinize. on puan, on puan.


***

sahne 2: telefon kulübesinden içeri giren şapşal don quijote, on saniye sonra janjanlı don juan olarak dışarı çıkar. üzerinde içinde yakaları üstten birkaç düğme açık beyaz bir gömlek olan siyah bir smokin vardır. sahte gülümsemesini ukala, tepeden bakışlarla birleştirip konuşmak için ağzını açtığında bembeyaz dişlerinin arasından şu kelimeler dökülür:

bir süre paris hilton hafifliğinde kadınlara inanacak, onlarla takılacağım. sonra mı? eylül gelsin bakalım.

8 yorum:

zynp dedi ki...

Dağınık ol duygularında; tertipten kaçın yaşadıklarını kusarken; biriktirme.

En suskun ve suskun olduğu içinde kötü aşık sen olma!

bunu ben değil eril zakkumlar söylüyor ;)

ve ben seni yorulana kadar alkışlıyorum..

Norbara dedi ki...

Slm ; Unutamamak hiç bitmeyecektir sanırım .Nedir , niçin , nasıl ve neden ? yeni umutlar var mı vede ne olacaktır hiç bilinmez mi ? çok Saygılar.

asdfgh dedi ki...

söz vermiştin; bunları yazacağım diye..(bknz: 12 Ocak 2006)
yanında taşımak istemediğinden..kesinlikle bu bir aşama sayılır..bak sen sahnede teşekkür ederken biz, azem ile birlikte tam karşında seni alkışlıyoruz..
janjanlı don juan eylül'de neye dönüşecek bakalım..

Adsız dedi ki...

amanın anyone,

bal nedir ki şeker nedir ki?
baldan şekerden kıymetlisi yoktur.

özledim seni,
tatildedir deyip,
avutuyordum kendimi.

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

ne çok şey öğretiyor şu kadınlar adama...

ne çok duygu kusturuyor; çıkartırıyor cerahati içinden...

şey bu arada azey ve indis dostlarımın arka koltuklarında bende alkışlıyorum seni(ama hep şu soru aklımda ulan bu yaşadığımız erkeksi hayat gerçekte başka bir erkeksi hayatın dejavusu mu diye?)

aynı olaylar
aynı sorular
aynı yanıtlar
aynı dersler
ve
hep aynı birbirine dirsek dirseğe yakın hayaller...

blues dedi ki...

indis aşama kaydettiğini belirtmiş bende şahit oldum
asla biriktirme
asla yanında taşıma
asla asla deme
alkışlar anyone'a :)

gaia dedi ki...

hayırlı uğurlu olsun efenim de saldım çayıra mevlam kayıra olmasın lütfen, nerden, neyin, ne zaman çıkacağı belli olmayabiliyor, mazallah bi' de bi' parishiltonhafifliğindebirkadına aşık falan olursanız eskileri mumla ararsınız gibime geliyor:)))

anyone dedi ki...

azey: sağol azey. belki de esas kızlara teşekkür etmek gerekiyor.

marco: haklısınız, unutamamak hiç bitmeyecek. benimki beyhude bir kaçış sadece. en azından unutmak için çabalıyorum. yarının ne getireceğiyse hiç bilinmez. saygılar.

indis: yazacağıma dair söz verdiğimde hissettiğim bir şeyler vardı, belki de beni yazmaya iten nedenler. şimdiyse yok, iyiki yok. dediğim gibi bu bir aşama. cüzdanımda bir kaç vesikalık fotoğraf vardı, yırttım, mektuplar vardı karşılıklı yazılan, yırttım. doğum günlerinde çekilmiş görüntüler, arkadaşça fotoğraflar var sadece bilgisayarda eski günlerden kalan, onlar da kalsın. arkadaşça.

olga: ;) ben hep buralardaydım da bu aralar meşguldüm. seni de tekrar buralarda görmek güzel.

erdem: dejavu değil, neden anyone sorusunun cevabı da bu zaten: burası isteyene ayna, isteyene pencere.

northwind: bu kez doğru yazdım galiba ismini;) asla asla demem ama bu bir paradoks değil mi?;)

gaia: ahaha, rahat olun lütfen. -bu cümle hariç- aşk ve parishiltonhafifliğindekadınlar asla asla asla bir cümle içinde yanyana geçmez, kafiyeyi bozar hem.