26 Haziran 2006

hate

bak yumruğumu çenemin altına koyup kafamı biraz öne çekerek vesikalık poz verir gibi sahte gülümseme pozu takınarak üstelik 32 dişimi gösterecek şekilde poz verip elde ettiğim fotoğrafı buraya koymamı bekleme benden, o kadar değilim.

üstelik tanıdığı tanımadığı herkese her sabah gülücükler dağıtan, herkesi sevdiğini iddia eden sevgi kelebeği insanlarını da sevmem.

neden herkesi sevmek zorundaymışız ki?

otoriteden, politikadan, yalandan, faşistlerden, ulusalcılardan, kızılelmacılardan, darbecilerden, militarizmden, reklamlardan, pırasa’dan, yapaylıktan, maskelerden, poz takınanlardan, dondurmamın zamanından önce erimesinden, tuttuğum takımın kaybetmesinden, otobüste yanımdaki tanımadığım adamın/kadının uyuklayarak omuzuma yaslanmasından, ekmek arası bir şeyin içindeki ketçabın elime/yüzüme/gözüme bulaşmasından, bozuk paradan, kaldırımda yolumun üzerinde duranlardan, vapuru 20 saniye farkla kaçırmaktan, sivrisineklerden, kaşarlardan, kokoşlardan, popçulardan, magazin programlarından, tarih dersinden, anahtarla kulağını karıştıranlardan, kral tv’den, yalakalardan, trafikten, cumartesi çalışmak zorunda olmaktan nefret ediyorum.

bir şeyler yolunda gitmiyor, bir şeyler canımı sıkıyor, bir şeylerden nefret ediyorum ama kendimden değil. elimden geleni yaptım çünkü. ve olabileceğinin en iyisi bu işte, beceriksiz olmak da kabul edilebilir bir şey benim açımdan; kapasiteyle ilgili sonuçta. lanet olsun olmayınca olmuyor.

anlayacağın hayatımda benimle doğrudan veya dolaylı alakalı olup da yolunda gitmeyen bir şeyler var ve buraya kusarak rahatlıyorum, burası bu yüzden var zaten; dışarıya açılan pencere, ego tatmin edici, boks torbası, kusmak için klozet/saksı/çöp kovası veya ne aklına gelirse.

bu kadar. hayat devam edebilir.

29 yorum:

özlem dedi ki...

hmmmmmmmmmmmmmm anladımmm.

ilsabutler dedi ki...

ya evet dondurmanın zamanından önce erimesi gerçekten çok kötü ben de nefret ediyorum, gerisi boş..

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

abi ne yazdıysan altına imza atarım... ulan ne güzel ya aynı boktan şeyler canımızı sıkıyor demek geliyor içimden ama bunun neyi güzelse...

"hayat bize hep burukumsu zamanlarla öğretti yaşamayı...biz hep ondan bir elma şekeri beklerken..."

Shaman dedi ki...

ben de ne zamandır herşeyden mutlu olmamız ve herşeyi sevmek zorunda olmadıımızı farkettiimden beri daa raat, huzurlu oldum, o da bi takıntı çünkü ve insan takıntılardan kurtulunca nisbeten daa huzurlu ve mutlu oluyor... (kısmen-yersen ;) )

Asuman Unsal dedi ki...

evet evet hayat devam etsin, sadece sifonu biz çekelim... ardından söyle bir bakalım...

Adsız dedi ki...

O saydıklarından bende nefret ediyorum ayyneennn.İşini sevmesende ömrünün sonuna dek yapmayacaksın merak etme sadece idare et derim.Şu sıralar gerçek mutluluk kaynağım blogumda resmini yayınladığım yakışıklı ve tedim.Gerisi hüzün.

z dedi ki...

Senin kadar "az" şeyden nefret etmek isterdim şeklinde bir "o da bi şey mi?" girişi yapayım.
Herkese gülümseme olayını kaptım ben, neredeyse herkese gülümseyebiliyorum artık yalnız ufak bir problemim var. gülüşü nerede kesmem gerektiğine karar veremiyorum. Yani doğal olmadığı için kendiliğinden bitemiyor, e erken bitirirsem sahteliği anlaşılıyor geç kalırsam da pişmiş kelle gibi sırıtıyorum.. Ya işte bundan nefret ediyorum.

blues dedi ki...

"hayat devam edebilir"
ewet abi tık nefes okudum cidden kusmuşsun
biz de kussak bi

Burcu Büyükünal dedi ki...

siz yoksa son bahar mısınız?
kış mısınız?
ya da ilkbahar mısınız?
eğer bunlardan biriyseniz reçeteyi çok iyi biliyorsunuz. ama daha önce benim de merak ettiğim gibi yazsanız ne olacak bilemiyorum.

anyone dedi ki...

özlem: m'lere bakılırsa çok iyi anlamışa benziyorsun:)

ilsa: o yüzden bakkal ile ev/işyeri arasındaki o yolda yemek bitirmek gerekiyor.

erdem: ben elma şekeri'nden geçtim, çelme takmasın yeter.

locker: kısmen de olsa doğru galiba. böyle keyif çatmaktan vazgeçtik, cezamız neyse çekelim gidelim oluyor yaşamak bazen.

derin: sifonu da biz çekelim şimiz bitince, gerekirse ipimizi de kendimiz çekelim veya sandalyemize tekmeyi kendimiz vuralım.

flaneur:temmuz sonuna kadar
sadece.

fütursuz: ha ha, güleyim de boşa gitmesin. hiç bile değil diye bir karşılık veririm öyleyse;) herkese gülümsemene bir şey demiyorum. ben o konularda biraz radikal, kaçık sayılırım sanırım. sevmediğim biriyle konuşurken yüzüne bile bakmam çoğu zaman.

northwind: umarım buna ihtiyaç duymazsın, öylesine söylediğimi düşünme, iyi birine benziyorsun. ama kusmak eylemi her zaman kötü şeyler getirmesin aklına. çocukken hastalanıp kustuğumda iyi oldu, kendine gelir derlerdi, galiba hiç büyümemişim :)

burcu: evet. yalnız, savunmasız ve yolun başında.

ve evet reçeteyi de biliyorum: "asla vazgeçme"

yaz ise değilim, cevabını bilmiyorum ve fakat merak ediyorum sizin gibi. tabi dülgerciğiniz için.

zynp dedi ki...

korktum, birşey yazamadım.

anyone dedi ki...

korkmana gerek yok azey. içinden geleni yaz, kalmasın, yazık olmasın;)

neval dedi ki...

uuuuuuuu süper...

---OPTiO--- dedi ki...

Aslinda bu aralar herseyden nefret eder oldum...Hicbirsey yolunda gitmiyo sanki...Dün bununla ilgili bi yazi yazicaktim ,sonra sizin yazinizi okudum ve vazgectim..Kopya cekmis konumuna düsmek istemedim:).
Evet ,kimseyi sevmek zorunda degiliz...arti yazdiklariniza katiliyorum ve ek olarak : her türlü sebze ve meyveden nefret ediyorum ...dahasi , "yok bunlarda senin icin gerekli vitaminler vs var" deyip bana zorla yedirmek isteyenlere gicik oluyorum ...Baskalarina kendini oldugundan farkli gösterip , herkesden üstün olma cabasina girenlerden nefret ediyorum....Insanlardan hoslanmadigimda bunu yüzlerine söylüyorum ve cevremdekilerden "politik ol " böyle seyler yapma gibi laflar isitiyorum..Beni ben yapan özelliklerimden vazgecmemi istediklerinde onlarada uyuz oluyorum....Günesten ,sicaktan ,kendini ileri zekali sananlardan ve daha bir cok seyden nefret ediyorum .....
Sanirim hayat devam edebilir....

vintage biscuit dedi ki...

olmayinca olmuyor / bak saglam laftir bu / debelenmek baska hirs yapmak baska

gaia dedi ki...

hepimiz kolay olanı seçiyor ve haklı olduğumuza kendimizi şa'ane bi'şekilde inandırıyoruz.

deepness dedi ki...

anyone; bir süreçtir, geçer.. kendi haline bırakmayı dene bence. Hayır ben yaptım, ordan biliyorum :) Öbür taraftan, herşey anlamsız sıradanlığına takılıp gideceğiz yoksa...

Adsız dedi ki...

gerçek isyankar görmeyeli çok oldu.yüzyıl oldu kanımca.
nefret ettiğin seyler,
içinde seni de barındırıyor.

nefret edebilecek kadar yakınına gitmemek lazımdır oluşumların.
"şirinlerden nefret ediyorum."diyen gargamel etrafında sadece aptal şirinlerle yaşıyordu.
nacizane fikirlerım bunlardır.

HaNNeLiSe dedi ki...

Ne hep sevgi kelebeği olmalı ne de hep bunalım adamı...

Ortasını bulmalı...

" Hayat da zaten şahane b..tan geçip gidiyor "derdi bir amca...Onun gibi...

Hayat devam edebilir ve etmeli de...

Adsız dedi ki...

nefret mi, tiksinti mi.. benim ki daha çok tiksinti.. evet bir çok şeyden.. insanların hastalıklı tavırlarından, oysa onlar farkında bile değiller, optimistçe sırıtır dururlar hayata.. hümanizm, iyi de niye?? kendimi bile sevmezken zaman zaman, niye tüm insanları seveyim.. Cem karaca üstad, beni siz delirttiniz şarkısında(en sevdiğim ve herşeyden tiksindiğim dönemlerde sık sık söylediğim bir şarkısıdır bu) der ki: dostlarım hep napolyon,bol miktarda hitler de çıkar.. beni siz delirttiniz evet, benii siz delirttiniz..

Elif dedi ki...

pirasa kim?

Sera dedi ki...

evet evet kusalım iyi oluyor.
ben inandırıcı bulmam herkese gülücükler dağıtıp sürekli sırıtan insanları. insanın herkesi ve herşeyi sevmesi mümkün değil. belki başka bir dünyada...

anyone dedi ki...

neval: artık çok rahat biri olduğunuzu biliyoruz;)

optio: ne güzel, işte içinde nefret de barındıran biri. gerçek, samimi olduğuna emin olabiliriz. nefret iyidir; ne denli güçlüyse bizi o ölçüde hayata bağlar.

vintage: zorlayınca olur.

gaia: bazen hayatı ve herşeyi ben ve onlar diye ikiye ayırmaya ve kendimizi haklı olduğumuza inandırmaya ihtiyacımız var.

deepness: o günkü huysuzluğum, umutsuzluğum geçti ama hala pek çok şeyden nefret etmek için pek çok neden var.

olga: iyilik de, kötülük de bakılanın değil bakanın gözlerindedir derler ama baktığımda iyi olanı görmek için çabalıyorum. tabi iyilik, kötülük, iyi/kötü kavramları da elle tutulur değil, kime göre iyi, kime göre kötü? o yüzden nefret edenin/tanımlayanın psikolojisini de hesaba katmak gerek.

bazen de çok sevdiklerinden de nefret edersin. buna ne dersin?

hannElisE: bence sevdiklerine karşı hep sevgi kelebeği, sevmediklerine karşı bunalım adamı olmak daha dürüstçe. politika yok yani.

amcanın dedikleri hoşuma gitti, yaşının hakkını vermiş, hayatın anlamını çözmüş.

ve tabi hayat devam ediyor güzellik ve çirkinlikleriyle.

tuba: belki ismini belirlerken biraz daha düşünmek gerekiyor. nefret mi? tiksinti mi? acımak mı? kayıtsızlık mı? belki de onlar gibi olmak istiyoruz ha;) ne dersin?

elif: bildiğiniz pırasa, zambakgiller familyasından olan uzun çubuk gibi, soğanımsı, yemeği falan yapılır hani. bu yaşıma kadar yememişim o ayrı.

sera: umarım başka bir dünya vardır.

---OPTiO--- dedi ki...

:)

HaNNeLiSe dedi ki...

Anyone ortasını bulmalı derken benim de demek istediğim buydu zaten ..
Not: Sen niye belli etmeye çalışıyorsun ? Kendi çapımda takılmak istiyorum öyle ben..:))

anyone dedi ki...

hannelise: evet o konuda hemfikiriz.

ve neden sözettiğini anlamıyorum;) bazen caps lock tuşu takılı kalıyor. yoksa bilmece gibi ince göndermeler yaptığımı mı ima ediyorsun;) (bak yine olabilirdi, kendimi zor tuttum)

Adsız dedi ki...

sevdiklerinden nefret etmessin,
sevdiklerınden bazen nefret edebilmeyi istersin,denersin.
nefret , savunulacak bir bir sey değildir , insanın bos zamanını gecırdıgı degersız duygularıdır.

justine_therese dedi ki...

o an ne hissediyosan ona kapılıyosun sonuçta... doğru olup olmadığı kimsenin bilgisi dahilinde değil. sen gene de hissediyorsun... tepkinin neye olduğu ya da nasıl olduğu değil, ne kadar içten ne kadar gerçek olduğu mühim olan. her daim arkandayım sevgili hiç kimse... yoğunlaşmak güzel...

anyone dedi ki...

olga: aşk ve nefret ilişkisi üzerinde önemle durulması gereken bir konu ilişkilerde.

çok basit bir örnek olarak; pek çok kişinin kısa bir an içinde olağanüstü bir aşk ve derin bir nefret arasında gidip geldiğini söylemek yanlış olmaz. ahh freud burada olacaktı ki. kala kala haydar dümen'e, ilşki uzmanı(!) ilhan uçkan'a kaldık, böyle heder, perişan ediyoruz kendimizi.

jt: teşekkürler jt.