hani mahkumların özgürlüklerinin ilk gününde giymek için, ütüsü bozulmasın, en azından fazla kırışmasın diye yatağın altına, şanslıysalar bir dolaba koydukları elbiseleri vardır.
hepsinin gitmeyi planladığı yerler vardır bu elbiseleri giyip.
istisnasız hepsinin vardır.
yalnız başına veya yanına birilerini alıp bir yerlere gitmenin planlarını yaparlar, elbette her zaman değil; orada, olmak istedikleri yerde olduklarını hayal ettikleri zamanlardan arta kalan zamanlarda.
herhangi bir cezaevi çıkış kapısının önünde veya eski bir yeşilçam filminde bu sahneyi çok sık görürsün; kapı açılır, adamımız özgürlüğe adım atmadan önce biraz gerinir, iki eliyle yakalarından tuttuğu ceketini sırtına iyice oturtur, hafifçe eğilip yerden çantasını alır ve yeni hayatına doğru yola koyulur.
peki o elbise neden bu kadar önemlidir?
çünkü sadece bir elbise değildir giydiği, o içerde kaldığı yıllar boyunca ümidini, hayallerini, acılarını da giydirmiştir ona, en sonunda sırtına giydireceği gibi elbiseyi. özgürlüğü temsil eden içerdeki simgelerden biridir; dışarıyla, gerçek hayatla bağlantısını sağlayan tek nesnedir.
orada, kapı önünde durup iyice sırtına geçirdiği aslında bunca yıl beklediği ve sonunda elde ettiği özgürlüğüdür.
ve içeride veya dışarıda olmanın, mahkum veya özgür olmanın arasındaki farkın kesinlikle fiziksel bir tutsaklık olmadığını bilenler için; bir dahaki sefere çevrendeki herkese her zamankinden biraz daha dikkatlice bak; pek çoğunda bu küçük ayrıntıyı farkedeceğine eminim.
evet onlar gibi benim de var bir elbisem sembolik de olsa ve biliyorum senin de var.
zamanı gelince giyinip -yalnız veya birlikte- burası olmayan yerlere gitmek için.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
8 yorum:
ah be anyone,
ben o ayrıntıların hastasıyım.
bırak bı cift kıyafet, deprem cantası hazırladım.
hep yaz ..cok güzel olmus.
Selam sayın Anyone,Charlie Chaplin kimi zaman yalnız,kimi zaman da yanında edindiği maceralardan yanına kattığı saf ve temiz güzel sevgilisiyle ele ele ama hep batan bir güneşe doğru yürüyüp filmi bitirirler beraberce yada gelecekler bilinmezlikleriyle dolu sona; ama hep eğrice yürüyerek;sadece bir baston,kırış kırış bir gündelik elbiseyle ve örtülmemiş ümit içlerde.
olga: o ayrıntıları farkeden başka birilerinin de olduğunu farketmek güzel. teşekkürler.
marco: chaplin'in o klasik sahnesini hatırladım yorumunuz üzere. nedense kendimi bir chaplin karakteriyle özdeşleştirmek geldi içimden, sonra aptal forrest gump'ta fena olmazdı.
saygılar
Anyone haklısın..:))
Zamanı gelince giyinip özgürlük çantamı sırtıma takıp burası olmayan yerlere gitmek için benim de var...
Selamlar Anyone , ama İllede Chaplin olsun lütfen ve Forrest Gump birçoklarından ve benden fazla daha akıllı ve içgüsüsel yaşama ve sevme potansiyeline sahip ne güzel ki çok doğal bir insan , ama günümüz Amerikan değerlerinde sadece bir yüceltme ideojisindeki bir yapmacık kurtarılmış karakterdir bu yaşamda kabullendiğimiz ne yazıkki bana göre... Birde Earl'in kardeşine bir bakın dikkatlice ne görebileceksiniz acaba ?
ece: o zaman için fazla beklemezsiniz umarım.
marco: peki, chaplin olabilirim bu seferlik ama benim izlediğim forrest gump saf aşk'ı anlatan en iyi hikayelerden biri olmasının yanında amerikan değerlerine, hayat tarzına, politikasına ince göndermeler yapan ironik bir filmdi.
earl'ün kardeşine gelince; onda çevresindeki herkese karşı duyduğu sonsuz güven ve inanç ve elbette katıksız, bozulmamış bir saflık. böyle insanlar da dünyaya hep kaybetmek ve kullanılmak için gelirler bilirsiniz. saygılar.
"burası olmayan yerlere gitme"nin aslında gitmek olmadığını farkettiğinde insan ne yapmalı? gözlerini kapatıp inanmaya devam mı etmeli?
-güzel yazı olmuş sn. anyone:)-
gaia: burası olmayan yer gerçekte var olmamış bir yerdir; neverland gibi.
yeni bir şey söylemek istediğinde bazen susarsın, bazen de gidersin. bir de öyle gitmek vardır.
çoğu zaman gitmek sadece gitmiş olmak değildir.
teşekkürler gaia.
Yorum Gönder