
efekt için tuba'ya teşekkürler.
erken çıktım biraz, hava mayıs ayına göre soğuk ama mevsimlerin istikrarından ümidini kesmiş biri için şaşırtıcı değildi.
çalıştığım yer taksim'e yavaş tempoyla 20-25 dakika yürüme mesafesinde ve yapacak bir şey de yoktu, öylece yürümek istedim.
yol boyunca ve istiklal'den ayrılana kadar dikkatimi çeken ve yırtık, kirli, eski püskü giysileri, içinde yüzlerce saçma sapan şey bulunan poşetler, torbalarıyla sayıları geçen yıllara oranla artan evsizler oldu. sadece şişli-taksim arası 6-7 evsiz gördüm diyebilirim.
düşmüş insanlar; neden orada olduklarını az çok tahmin edebiliyorum.
8-9 sene önce bir haftalık sokakta yaşama maceram olmuştu, ne hissettiklerini, nasıl yaşadıklarını anlayabiliyorum.
mesela soğuk bir gecede, herkes evine çekildiğinde ve sokaklar onlara ve iş, yolculuk vs. gibi nedenlerle dışarıda olanlara kaldığında o saatlerde hala açık olan lokantaların kapı önlerinde bulunan mazgallara neden üşüştüklerini biliyorum. mazgallar sıcak hava üflüyor ve seni soğuktan koruyor çünkü.
veya seni soğuktan veya olası bir başka beladan koruyacak dış kapısı açık bir apartman girişi, merdiven altının ne kadar önemli olduğunu da.
herkes evine çekildiğinde bomboş sokaklarda, caddelerde kendini ne kadar yalnız hissettiğini de.
aslında yazıya başlarken ki amacım; taksim'deki olağanüstü hareketliliği, kalabalığı, tesadüfen karşılaştığım kurstan bir arkadaşı, taksim'de bir mekanın istiklale bakan pencere kenarında oturup gelip geçenleri izlemekten aldığım keyfi, sonradan yan masaya gelen 4 kadını; yaptıkları gürültüyle, telefon konuşmalarıyla mekandakilere saygısızlık yaptıkları yetmiyormuş gibi, içlerinden yaklaşık 100 kilo olan birinin sandalyesini oturduğum masayla birleştirmesi ve böylece -sırtımda da duvar olması nedeniyle sıkışmam, rahatlıkla çıkamamam, her seferinde hamfendi izin verir misiniz lütfen demek zorunda kalmam vs. vs.- bir oturuşta kaç dilim pizza yiyebilirim konulu rekor denememin 7'de kalması -ki geçen senelerdeki rekor 12 idi-, sonra çıkışta yukarı doğru yürürken gördüğüm içlerinden bir kızın -fotoğrafta görüldüğü(!) üzere- bir yandan yürüyüp bir yandan darbuka/arbane karışımı bir enstrüman çaldığı, nereli olduklarını anlayamadığım bir turist topluluğunu anlatmaktı.
ironiye bakar mısın.
12 yorum:
O insanları gördüğümde üzülüyorum..
Herkesin hayali kendine göre...
Onların hayali de başını sokacak bir ev,bir lokma yemek...
Evet , belki her şekilde haline şükretmeli ama insanoğlu doyumsuz işte..
...........
Ben de anlayamıyorum insanların çevrelerindekileri hiç düşünmeden hareket edişlerini..
100 kiloluk kadın geldi ve senin oturduğun masayı mı buldu ?
Ben olsam kesin beni bulurdu..
sandalyesini masaya birleştiren kişinin kilosu yazıyı kuvvetlendirmiş belki de 40 kilo olsa da bişey değişmezdi herhalde.
neyse, zaten ben 98 kiloyum.
Bence de değişmezdi Burcu Hanım...
Kiloyla alakası yok zaten saygıyla alakası var değil mi ?
burcu: elbette kaç kilo olduğuyla bir alakası yok, müsterih olun. şimdi zamansızlıktan yazamıyorum, daha sonra yazacağım sebepler üzere eminim bana hak vereceksiniz.
ne hareketli birgun yasamışın uyf yordun beni, bide ben istiklali özlemişim galiba sen anlatınca farkettim :)
güvenlik...güvenliğin olmadığı sokaklar...sokakta yaşayanlar...
şükürler olsun böle bi hayat yaşıyorum. güvenlik ihtiyacımız fizyolojik ihtiyaçlarımızdan sonra hayatımızı şekillendiren en önemli 2. basamak(!)
nurdan gürbilek'in bir yazısı vardı, trende yolculuk edince ışıkları yanan evlere bakan yolcu kendisini yalnız hisseder, evin içinden bakan da gidenlere özenir mealinde bi şeyler. o dışarda kalanlara da özenmek oluyor bazen.
uzun lafın kısası yazı herşeyi anlatmış. yorum yok...
savruk savruk dolaşasım geldi sokaklarda yazını okuyunca... bir de fotoğraftaki gibi kimliği belirsiz ama sesi yüksek fotoğraflar çekesim..
Selamlar,zarif sözleriniz ve iyi dilekleriniz için çok teşekkürler.
hayatta birçok yaşanmış yada yaşanmamış şeyler var,kimi üzücü kimi ise umutla dolu mutluluk vaadinde bir düş topu;Bundan 2 ay evvel istanbula gelip sabah istiklal caddesinde erken saatlerde tek başıma dolaşıp, çok sevdiğim havayı vede yerleri dolaşırken bahsettiğiniz sahnelere bende tanık oldum.İnsan gücü tükendiğinde sanırım herşeyi boşverip yaşamaya bile katlanamadan yaşıyor, hep acı çekiyor ve umursamıyor birzamanlar insan olduğunu bile...Bundan sonra çok daha gerçekçi ama hep kitaplar ve filmlerin içinde ve hep hayatın içinden gerçekçi ve samimi sözlerde görüşmek dilekleriyle,saygılar.
nerdesin elma diyorum cık ortaya ???
burcu: [kaldığımız yerden devam] 100 kilo olduğunu özellikle belirttim ama kesinlikle tepeden bakma bir yargı yoktu sözlerimde. olası bir yanlış anlaşılma için affola. şimdi sebepleri yazacaktım ama açıkçası aradan biraz zaman geçti ve yazmaya üşeniyorum, yorum kısmında değil de, belki ayrı bir post olarak yazılacak kadar uzun.
ece: şanssızlık konusunda benimle yarışıyor sunuz öyleyse :)
azey: evet hareketli bir gündü, tüm detayları anlatmadım neyse ki. bir ara bir istiklal yapar, özlemini giderirsin :)
şenay: onlara özenmek oluyor mu bilemem ama onların bizlere çoğu zaman özenmediği kesin. gerçekte kimin 'düşmüş' olduğu da bir başka yazının konusu olsun.
azey: bir kahve arası verdim, hep buralardaydım aslında. ortaya çıktım işte.
bu oyunu severdim, galiba hala seviyorum :)
Yorum Gönder