23 Mayıs 2006

ayrıntılar

bu dünyada saç problemi olan iki kişi say deseler neşe ve anyone derim(bu arada neşe'ye ne oldu? kaç sene oldu, evlenmiş, çocukları olmuştur şimdi; biri kız, biri oğlan).
yola delikanlı adamın saç modeli aslan yelesi(bkz: mc gyver, jerry seinfeld, bilumum kaleciler ve mullet style) hedefiyle çıkıp bir yandan, bir üstten kabarıp en sonunda günümüzde prison break michael scofield'ın temsil ettiği cezaevi mahkumu saç modeli bir numarayla kazıtmak zorunda kalan kaç kişi var yeryüzünde. şampuan, saç kremi üreticileri benim sorunuma da el atsın; saçımın yarısını başka, diğer yarısını başka şampuanla yıkayıp test edecekleri reklamlarında beleşe oynamaya razıyım, o kadar.

çoğu zaman otobüste gidip gelirken yerinde duruyor mu diye cebimi, cüzdanımı yokluyorum ve tam telefonu da yoklamak üzereyken; alışkanlık olduğu üzere elim telefonun olduğu tarafa doğru giderken; tam o anda telefona bağlı kulaklıktan müzik dinlediğimi farkediyor ve teorik olarak kulaklıktan müzik geliyorsa çalınmış olamaz deyip rahatlamış ve hafif utanmış bir şekilde hamlemi geri çekiyorum. o anda orada olanlardan kimsenin bunu farketmemiş olması da beni teselli eden tek şey.

bir süredir güneş batmadan köprüyü geçiyorum. hava kararmadan ve gün bitmeden boğazı bir kez daha görmek güzel ama şimdiden kış gelince tekrar gece karanlığında işten çıkacağım düşüncesi beni geriyor. böyle namaz, iftar vakitleri gibi mesai vakitlerini de gün doğumu, batımına göre ayarlasalar, yaz-kış güneş batmadan bilgisayarlarımızı kapatıp çıksak, trt3, gazeteler il il mesai saatlerini verse gün gün süper olurdu. şimdiye kadar hep doğayı kendimize uydurduk, biraz da biz uysak ne güzel olurdu ama şu vahşi kapitalizm yok mu. fuck you capitalism(i mean canın cehenneme).

leman'da ayrıntılar isimli köşede yazan metin fidan adında biri vardı yıllar önce, severdim tarzını. hala duruyor mu? ahaha bir de kitap çıkarmış aynı isimde.

-bir metin fidan klasiğiyle- iyi günner diliyom ben.

9 yorum:

özlem dedi ki...

yaa sen ne çeşit bi insan olursan ol gülümsetiyorsun beni.bak gene güldüm:)))(gülmek için hazırda bekleyen insan modeliymişim aslında ben,herşeye gülermişim:))
saç meselesine gelirsek:yıllarca ben de çektim saçlarımdan.itiraf ediyorum aslan yelesi şeklinde de dolaştım.jöle,briyantin vs den medet umdum.özellikle lise yılları ne korkunçtu.hatırlamak bile istemmem.ama geçti o acı dolu günler.şimdi daha rahatım.kendi hallerine bıraksam cozutuyolar gene.ama serdarın(kuaförüm)eli değince bambaşka oluyorlar.fönünü çektir ve çık sistemini uyguluyorum.rahatım:))
metin fidanı ben de okurdum:)(yoruma bak!!git bolguna post yap.o kadar yanii)

Norbara dedi ki...

Selamlar , saçlarınız için saf ve kutsal zeytinyağından üretilmiş doğal ve yumuşak sabunları öneriyorum , heryeri kaplamış bu kapitalizm değil yeni cool adlarında küreselleşme rahatsızlıklarında günde iki kere benimde cüzdanımı ve telefonumu ve hayatı yoklayıp,hep bu tekinsiz geliş çağlarının yazık güvensizliklerinde ; Her gün batımlarında İstanbul şehrinde ve tam da Salacak sahillerinde olamayıp karşıdaki Kız Kulesi zarifliklerinden mahrum olmayı ne yazık ki ben çok özlüyor ve konudan çıkarak susuyorum ve benimde eski Pişmiş Kelle'den beri takip ettiğim ve sevdiğim detaylarda, Metin Fidan'la birlikte bir İstanbul turu eşliğindeki sonlanmacanın dinlenmecesinde Ay çöreği yiyerek , yanında soğuk bir limonata içerek, birçok şeylerdeki detay zenginliklerinden konuşarak, ona yazılarına hep hayran kaldığım Gamze Deniz'in nerede olduğunu ona sormak ve tanıştırmasını isterdim acelece ; hemen saygılar gönderiyorum size şimdi.

zynp dedi ki...

ya neden hep seninle aynı fikirdeyim neden hep aynı şeyleri düşünüyoruz =)

hele şu cep telefonu olayı benim hergün yaptıgım şey sonra dank ediyor kafama e kulagımda hala müzik caldıgına göre oda hala yerindedird diye :D

ama saclarımla bir problmim yok ben üşengecim biraz sac konusunda ne dogru duzgun tararım nede bakım vs yaparım onlarda alıştılar benim pasaklıgıma hiçbir sorun cıkarmıyorlar :P

YALNIZLIK OKULU dedi ki...

bu mesai saatleri ve kapitalizme kaydırma bölümü benim en favori kısımlarım oldu...

saç konusunu okumadan geçmek isterdim sanırım tepem açılıyor ve kendimi hep küçük bir züürt avutmasıyla"keller her g.tü eller"şeklinde söyleyip kendimi avutmaya gülmeye çalışıyorum...

esas ben bu ülkeye fiestamı siestamı bir zıkkım var şu akdeniz ülkelerinde(portekiz,ispanya,italya vb)yapılan öğlen kapatıp dükkanı uyuma yaydırma eyleminden bizde de olsun istiyoru...

Unknown dedi ki...

bana saç demeyinnn!!!!
sevgili anyone,

he , bende fotograf cekerken bı tık yapıyorum aaaa acmamısım ,
halbukı acmıs olsam işte o an en güzel fotoyu cekcem.

iste bu yüzden fotolarım kötü:)

sonra acıyorum o sesle ohh be dıyorum.
kimse anlamaz ama yalnızken, salak sın dıye bagıran bı "iç ses" tokatı patlatıyo adama..

ilsabutler dedi ki...

Scofield mevzu bahis olunca ne saatli maarif kalır mesailer için, ne dökülen saçlar. Ayrıca kelliğin de kendine özel bir karizması var derim ben Seda Sayan'dan arak. Bu saati belli, zamanı, süresi belli mesailer iyi hoş da oruç gibi bir şey olursa bütün gün yerinden kalkmadan iş perhizi yapmak gerekir,iş senede bir ay "yuppie"lerin neler çektiğini anlama perhizine döner sonra, sonra da saatlerimiz mesai bitimini gösterdiğinde önce bir hurma yer kendimizi sigaraya verir yollara vururuz herhalde..Aman yok her şeyin fazlası zarar....

ece dedi ki...

Neyseki saç problemim yok son zamanlarda gayet dalgasında ama bende problem var bu seferde .. Ben de elimde duran cep telefonunu nereye koyduğumu arayacak kadar dalgın bir moddayım...
Nasıl oluyor ben de anlayamadım...:)Demek ki herkesde olabiliyor bu gibi durumlar...

anyone dedi ki...

özlem: aslan yelesi mi? ciddi olamazsın. sen şimdi vatkalı tişörtler de giymişsindir;) benim nihai sistemim de makineyle 3 numara olacak herhalde.

selamlar marco: geçen sene denemiştim galiba, hatta sabun değil basbayağı zeytinyağı döküyordum, işe yaramadı veya uzun süre bakım yapacak, ilgilenecek kadar zamanım yok. öyle sabah uyan, yüzünü yıka, kahvaltını yap, dışarı çık olunca hangi saç olsa dayanmaz herhalde. gamze deniz'i bir kaç kez ben de duydum ama gözden kaçırmış olmalıyım. eskilerden okunması gereken biri daha çıktı öyleyse.

azey: belki de herkesin rutin hayatında bir şekilde yer eden küçük, basit, sıradan ayrıntılardır yazdıklarım:)

erdem: temmuz/ağustos sıcaklarında dediğiniz türden bir fiestaya ihtiyacımız olacak gibi.

sevgili olga: fotoğraflarınıza haksızlık ediyorsunuz gibi geliyor bana. yakın çekimlerle dikkat çekici işler çıkarıyorsunuz. eski türk filmlerindeki gibi bir diyalogla ifade etmek gerekirse çalışmalarınızı yakinen takip ediyorum;)

ilsa: bu kelliğin karizması olduğu lafına nedense inanmıyorum. inanmak için de sanırım tepemin biraz açılmasını beklemem gerekecek;)

ece: buklelerle ilgili sorunu çözdüğünüze sevindim;) bu dediğiniz unutkanlık pek çok kişinin yaptığı bir şey; sanırım modern hayatın yan etkilerinden biri bu da. neyseki çaldırabiliyoruz nerede olduğunu bulmak için;)

Unknown dedi ki...

aaa burda bi iltifat almısım , kaçırıyomusum azkalsın .
tesekkür ettim çoook.