isimsiz ziyaretçilerimden biri merak edip "kim bu Daisy?" diye sorunca bir rehber hazırlamak zorunda hissettim.
Daisy, Emma, Piper ve diğerlerinin kim olduğu konusuna geleceğim ama önce diğer sakinlerden sözedeyim:
beş kardeş lale veya beş lale kardeş'ten haberin vardır herhalde. Filiz, Google, İstanbul, Çankaya(isim annesi bilginç) ve Dulcinea adındaki bu beş şirin lale bir kaç aylık ömürleri boyunca yaşamak üzere kendilerine ayrılan küçük kahverengi bir saksı içinde hayatlarına devam etmektedirler.
burada gerçek ismiyle kendisinden sözettiğim -yanılmıyorsam- tek kişi olan Maureen[edit/21/04/06- artık değil, ismini değiştirmek zorunda hissettim]; devam etmekte olduğum ingilizce kursunun aktivitelerinde biz öğrencilere öğretmenlik yapmaktan başka günahı olmayan, ilginç bir şekilde genelde sarışın, renkli gözlü ve beyaz tenli amerikalılara benzemeyecek bir görünümde; siyah saçları, kahverengi mi/siyah mı olduğunu şimdi hatırlayamadığım gözleri, buğday teniyle hoş bir amerikalı. hatta ilk gördüğümde oraya devam
eden öğrencilerden biri olduğunu düşünmüştüm.
bunların ve bazen bağlantı vererek referans gösterdiğim blog kardeşleri dışında hiç kimseden gerçek isimleriyle söz etmedim ve bundan sonra da bu şekilde davranacağım. isim yerine avrupa'dan asya'dan yabancıların ismini -belirlediğim bir kuralı fazlaca ihlal etmemek kaydıyla- kullanıyorum.
buradaki hikayelerin bir kısmının kahramanı olan kişilere gelince:
Emma Summer, bir süre birlikte çalıştığım ve sana daha sonra açıklayacağım sebeplerden dolayı hiç bir zaman sözcüklere dökemediğim platonik aşkımın muhatabıydı.
uzun-ince boyu, gün ışığına bağlı olarak değişen açık/koyu yaprak yeşili renginde gözleri, bazen hafifçe sarıya kaçan, çoğu zaman kumral ve her zaman bir kısmını kulaklarının arkasından geçirdiği küt kesilmiş saçları ve küçücük dudaklarıyla benim için uzunca bir süre uykusuz gecelerin, bulutların üstünde yürümelerin, işe gidip gelmelerin, herşeyden ve herkesten kaçıp gitme isteklerinin, cevapsız soruların tek sebebi oldu. uzun süre gözlerine bakamazdım, öyle ki bu yüzden bir ara bakışlarıyla çevresindeki herkesi taşa çeviren mitolojik şahsiyetlerden Medusa'nın ismini vermeyi düşündüm.
bu ayrıntılı açıklama yazısını yazmama sebep olan meraklı ziyaretçimin "kim bu?" diye sorduğu Daisy ile Emma aynı okuldan mezun olmuş ve mezuniyetten hemen sonra yine birlikte o zaman benim de çalıştığım şirkette işe başlamışlardı.
Daisy ile de yaklaşık bir sene aynı şirkette çalışmıştık. onunla olan ilişkimiz Emma varken sadece arkadaş, Emma'dan sonra ise daha ileriye gitmeye cesaret edemeyen iki arkadaş'tan öteye gidemedi. oysa Emma faktörünü saymazsak, dünyalar farklı olsa bile öyle bir potansiyel fazlasıyla vardı.
tipik bir başak kızı olan Fancy ise eski hikayelerden birinin esas kızı, bir başka başak olan Piper ise listeye gelecekteki potansiyel dans partneri kontenjanından girdi.
bir de anyone var ama beni boşver ve yazdıklarıma/yazacaklarıma bak derim. belki anlatacaklarımda dünkü, bugünkü ve yarınki kendinden de bir şeyler bulabilirsin.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
Selamlar,Emma Summer özel bir olmalı,bu kadar güzel ve özel betimlemeler ancak çok aşık olunan ve unutulamayan biri için yapılabilir sanırım,onun hakkındaki detaylı , kişisel gözlemleriniz ise ,beni bağışlarsanız benim çok hoşuma gitti(kısa da olsa cümlelere özelllikle serpiştirilenler ise çok büyük bir yaşanmışlık sinmişliğini veriyor);yaşayan ve nefes alıp ,aşkı büyütüp geliştiren birini hissetim.daha da güzeli ise bu anyone kişiliği, yaşanan hayattaki bu üçüncü siz ise,gelişimi ve açılımlarıyla birlikte her gün daha çok hoşuma gidiyor,Daisy ,Marry Ann ve hayata yeni girenler konuları ise şimdilik biraz karışık sanırım,yaşayıp aktarıyorsunuz isteyerek ve severek işte meraka gerek yok;kahramanımız yaşıyor ve aktarıyor bu kadar.saygılar
itiraf:meraklı ziyaretçi benim:)
isimler Gaye veya Emma gibi farklı olsa da birbirinden, aynı yaşanmışlıkları anlatıyoruz.
bu yüzden birbirimizin hikayesini okuduğumuzda çok fazla yabancılık çekmiyoruz. Gaye hakkındaki gözlemleriniz bana Emma'yı hatırlatmıştı ve şundan eminim ki -bir kaç cümleyle bile olsa- Emma'yı okuduktan sonra siz de gözlerinizin önüne Emma'yı getirmekte zorlanmadınız. çünkü zaten o'nu -Gaye'den dolayı- tanıyordunuz.
çoğu yaşananlar ve her seferinde 'the end' aynı.
Selamlar,İsimler tabi ki önemli değildir ve yeşil çok az nadir bulunan bir açılımlarıyla birlikte yayılıp giden anlaşımlara açıktır.
Daha önce anlattığım geçip geçmiş bir günün ardından çok yakın ama daha da uzak yaklaşımların ardından o gün gördüğüm anlamsızlık ve donuk mat ve de hiçbirşey ifade etmeyen sevgisiz gözlerden sonra;tüm bu yaşanmamışlıklar içeren bu hayali bitirmeye karar verip,bu günü içinde en küçücük bir umut bile olamayan şimdiki zamanımızda,artık hayallere değil sadece kendime inanarak kendi bildiğim bedenimin ve zihnimin içindeki tanıdık,soğuk ama güvenli sularda kürek çekmeyi deneyerek ilerleyeceğim.Ben hep yeşil olmasını ümit etmişim ama değilmiş,hayatımda bir kere gerçek çağla yeşili gözlerle karşılaştım ama konumuz hem budur hemde değildir,ama şimdi bakıp da biranda silkinip kendime geldiğimde ise gördüklerim siyahi kurşunilikteki anlamsızlıktı;hayal kurmuyorum ve artık yürümeyip inanmıyorum sahte güzelliklerdeki varolmamış onlar ve solup giden yollarının sonlarındaki görünen o çamurlu alanları.Anlatmak ve paylaşmak güzeldi,sonlar hep aynı değilmi?acı çeken birçokları var ama elden hiçbirşey gelmiyor,anlatmaya devam edin lütfen ve atladıklarımız varsa bizde biraz daha öğrenebilelim.Özgür olmak ,kendin olmaktır,istediklerini kendince ve bildiği şekilde aktarmak ise kişinin kendisine kalmış ifadeli olması bile gerekmiyen yaşam deneyimdir,isteyen izler,istemeyen ise merak içinde detaysızlıklara düşer.saygılar
Burayı görmemişim..
Çevrendeki karakterlere farklı isimler verdin demek..
Emma Summer da onlardan biri...
Şimdi anlaşıldı...:)
Yorum Gönder